35

980 72 34
                                    

Ensemde hissettiğim sıcak nefes tüylerimi diken diken ediyordu.

"merak etme güzelim... Seni evine götürmeye geldim!" itirazım var arkadaş! Bir hayat bu kadar da dayanılmaz ve saçma olmaz.

Yavaşça arkamı döndüğümde Ahmetin yanmış yüzü tam karşımda duruyordu. Geri çekildi ve yanıma oturdu "ne yaparsan yap sana kızamıyorum. Ne kadar özlediğimi bir bilsen!"

Neyin özleminden bahsediyordu bu karaktersiz herif "nedense ben seni hiç özlemedim." yüzünde bir gülümseme oluştu "hiç sorun değil Efsarım, benim özlemim ikimize de yeter." tiksiniyordum sesinden.

Elini uzattı "hadi gel seni evine götüreyim." ne evinden bahsediyordu? Eğer o cehenneme geri döneceğimi düşünüyorsa kesinlikle olmazdı. Hem oraya girmek demek bir daha çıkamamak demekti.

"asla seninle gelmem!" başını yana doğru yatırdı "söz veriyorum sana zarar vermeyeceğim. Sadece gel ve iki gün misafirim ol. Sokakta kalmanı istemiyorum. Pazartesi sabah seni okuluna gönderirim."

Gözlerimi kıstım ve başımı salladım "ne kadar acınası bir insan... Hâlâ senin verdiğin söze inanacağımı düşünüyor musun?" elini tekrar uzattı "gel benimle Efsar sadece gel. Sana yemin ederim ki o evde iki gün boyunca yüzümü bile görmez sonra da okuluna dönersin."

Aklıma gelen fikir beni gülümsetmişti. Ahmete yakın olmak demek onu öldürmenin en kolay yolu demekti. Uzattığı eline kaydı bakışlarım. Fakat ailemin kanına bulanmış bu elleri tutarsam haksızlık olmaz mıydı aileme?

Sessizce durdum ve düşündüm. Bir insan daha ne kadar kötü olabilir diye düşündüm. Emelin kanı daha kurumamış eline bıraktım elimi. Memnuniyetle başını salladı ve karşı yoldan bir araba yaklaştı "biliyordum güzelim! Bana geri döneceğini biliyordum."

Ayağa kalktım ve onunla birlikte arabaya doğru yürüdüm. Bana yakın olması demek ölüme de yakın olması demekti. Biner binmez hareket eden arabada üstüme bir kasvet oturmuştu.

Sağ tarafımda bulunan camdan dışarıyı izlerken üzerimde hissettiğim bakışlar psikopatlık seviyesine ulaşmıştı. Yavaş yavaş başımı çevirdiğimde göz göze geldik "sana bakarken yüreğim bulutların üstüne çıkıyor küçük Azrail!"

Herkeste de bir şairlik hevesi var ki sorma gitsin. Gözleri tüm bedenimde dolaşırken rahatsızlık duyduğum için yavaşça dikleştim.

Demir kapının önünde durduğumuzda korumalar kapıyı açarken yaptığım şeyden pişmanlık duymuştum. Fakat ne yazık ki artık çok geçti.

Kurtulmak için her şeyi feda ettiğim bu cehenneme geri dönmek... Hem de bunu kendi isteğimle yapmak beni deli ediyordu "sırf Farise inat yaptın değil mi?" diye soran küçük Efsarı aldırmadan mide bulandırıcı eve baktım.

Taş yolda yavaş yavaş yürürken korumaların bakışları "bu kız niye döndü?" der gibiydi. Ahmet yanımda göğsünü kabarta kabarta yürürken ben hayatımda ilk defa böyle eziliyordum.

Tükürdüğünü yalayan biri olmamıştım hiç fakat bugün bana bakan insanların düşünceleri bu yöndeydi. Evden içeri girdiğimizde büyük hole bakıp kaldım.

Buraya son gelişimde Emelin koşarak bana sarılması ve kuş ötüşmelerini andıran sesi aklıma gelince gözlerim dolmuştu. Omzumda elini hissettim "sen odana çık! Yemek hazır olunca sana haber verirler." dediğinde merdivenlere doğru ilerledim.

Odama çıktım, eskisi gibiydi. Hiçbir şeyi değiştirmemiş ve hiçbir şeye dokunmamıştı. Kapıyı kapattım ve geriye yaslandım.
Odanın bir köşesinden bana doğru yaklaşan Emel eliyle pencerenin önünü gösterdi "şuraya oturmuş seni bekliyordum!" dedi.

UYANIŞ Where stories live. Discover now