39

1K 78 106
                                    

Şeref, yatak odasına doğru yürürken daha fazla dayanamayarak yere yığılmıştı. Karısı hâlâ acı içinde bağırıyordu. Evde o, kadar koruma ve çalışan olmasına rağmen biri bile çıkıp gelmemişti.

Elleriyle kendini ileriye doğru çekerek adete sürünüyordu. Kollarını yana doğru açarak bedenini yere yapıştırdı. Karısının sesi kulaklarında yankılandıkça içi gidiyordu.

Derin nefesler alıp vererek son gayretiyle yatak odasına doğru ilerledi. Elini kapıya doğru kaldırdı fakat bütün vücudu titremeye başladığında geri düştü.

Yanağı soğuk zemine çarpınca ağırlaşan gözlerini kapattı. Gözleri kapalıydı fakat karısının sesini hâlâ duyabiliyordu.

Saniyeler içinde Aynur hanımım sesi kesilmişti. Şerefin ise gözleri kapalıydı fakat etrafa yayılan ağır manolya kokusunu almıştı.

Ona doğru yaklaşan adım sesleri gittikçe boğuklaşsa bile birinin yanına geldiğini fark etmişti. Derin bir nefes aldı ve geri bıraktı.

____________________________________

Faris:

Resmi attım ve hemen oradan çıktım. Derse girmek için sınıfa doğru yürüdüm. Efsardan sonra bu sınıfta ders işlemek adeta bir zulümdü.

Kapıyı açarak içeri girdim. Sandalyeyi çekerek oturdum ve kalemimi çıkararak sınıf defterini aldım. İsimleri tek tek okuyordum. Farkında olmadan "Efsar?.." diye sordum.

Birden onun orada olmadığı aklıma geldi. Sınıfa bir sessizlik çökmüştü. Sırasına baktım usulca. Boş olan sırayı görünce sesimin ince çıkmaması için yutkundum ve toparlandım.

Başımı eğdim ve isimleri okumaya devam ettim. Yoklama işi bittikten sonra öğrencilere baktım. Kitaplarını sıranın üstüne koymuş hepsi bir şey söylememi bekliyordu.

Aklım dağılmıştı yine. Söylemek istediklerim ve söyleyeceklerim birbirine girmişti. Her ders hikaye anlatmak isteyen çocuk bu ders de elini kaldırdı.

Ne söyleyeceğini bildiğim için elimle tahtayı işaret ettim "gel bakalım Furkan, anlat hikayeni!" demiştim. Önce şaşırmış sonra da heyecanlı bir şekilde sıradan kalkmıştı.

Her ders aynı şeyi anlatıyor olacak ki bazısı itiraz etmiş bazısı da kafayı sıraya koymuştu. Furkan hikâyesini anlatmaya başladı "Bir gün ormanda piknik yapmaya giden bir çift kaybolur. Ormanda biraz dolaşınca bir eve rastlarlar..."

Gözüm yine onun sırasına takılmıştı. Furkanın anlattığı hikaye bana yine onu hatırlatmıştı. Bir gün yine okuduğumuz bir metin üzerinden onlara soru sormuştum.

Herkesten cevap dinledikten sonra inatla Efsarı kaldırmıştım. Sinirli bir şekilde kalkınca soruyu tekrarladım "evet Efsar... Diyelim ki ormanda arkadaşın ve sevgilinle birlikte kayboldun. Bir kulübe gördünüz ve oraya girmeye karar verdiniz. İlk mi yoksa son mu girerdin?"

Kaşlarını çattı "ilk olarak arkadaşımı kulübeye sokardım. Böylelikle içeride bir tehlike varsa arkadaşımın çığlığını duyar oradan uzaklaşırdım."

"neden peki arkadaşını önden gönderdin?"

"çünkü o içerideki tehlikeyi kontrol ederken, sevgilim dışarıdan gelen tehlikeye karşı beni korurdu." dedi sırıtarak.

"yani ikisini de yem yaparak kendini korumaya alırdın. Tamam diyelim ki üçünüz de kulübeye girdiniz fakat kulübe çok karanlık. Arkadaşında ve sevgilinde fener var fakat sen de yok. Işığı yakmak için kiminle birlikte yürürdün." ağzından duymak istediğim şeyi bir türlü söylememişti o gün.

UYANIŞ Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt