24

1.4K 94 97
                                    

Gülümsedi ve elini uzattı "elimi tutarsan yanında olmamı ve seni sevmemi istiyorsun demektir ama eğer tutmazsan anlarım ki benden gerçekten de nefret ediyorsun!"

Eli havada kalmıştı.
"bırakacağın eli hiç tutmamalısın Efsar, tutacağını eli ise hiç bırakmamalısın..." demişti öyle değil mi? Peki ben onun elini tutup da bırakmamaya hazır mıydım?

"eğer elinizi tututtuğumda ilk bırakan taraf siz olursanız ve benim canım yanarsa size bunu çok ağır ödetirim Faris Çakarhan."

Gözlerini kıstı "benim kitabımda ihanet yok Efsar Kurtbey tuttuğum eli bırakmayacağımı dün gece görmüş olmam gerekirdi." eli hâlâ havadaydı.

"benimle yapamazsınız siz, inanın sizi nasıl seveceğimi bile bilmem. Çocukken bir kuşu çok severken yanlışlıkla sıkıp öldürmüştüm. Anlıyor musunuz yani? Benim sevgim keser, kanatır öldürür ve ben bu hayatta sözde o çok sevdiğim kendim yüzünden bir kişiyi daha kaybetmek istemiyorum! "

"lütfen kendini lanetli gibi görmeyi bırak artık. İnsanlar seni sevdiği için ölmüyor. Efsar bak! O güzel gözlerin bu kadar zaman kötülükleri fazlasıyla izledi, hayatının geri kalanını bana bırak da biraz hayal gibi bir hayat göstereyim o gözlere ha ne dersin?"

Elimi tut der gibi yalvarıyordu gözleri "bir derste bize en büyük hayaliniz ne diye sormuştunuz. Herkes çiçekli böcekli mutluluk dolu hayallerini söylerken benim aklımdan tek bir şey geçmişti Ahmeti parçalarına ayırmak!
Bak işte görüyorsunuz en büyük hayalimde bile kan var ve en büyük hayalim bile ölümken size mutluluk dolu bir hayat vaat edemem. Hayallerinizi süsleyen cici bir kız olarak görmeyin beni!"

Havada kalan eline indi bakışları "yani beni seviyorsun ama beni hayatına almak istemiyorsun!" sesi çok kısık çıkmıştı.

"size karşı duvar örmek istemiyorum ama bu hayatta kimsenin aşamayacağı duvarlarım var. Size bile dokundum ve zehrim etrafınıza yayıldı. Ailenizle aranız açıldı, evden atıldınız."

"duvarlarım var diyiyorsun tabii var. Evsiz kaldığımı mı düşünüyorsun, düşünme! Çünkü evsin sen Efsar, evimsin!" siz edebiyatçıların ağzının iyi laf yaptığını daha önce söylemiştim sanırım.

"Efsar sen bana bir cevap verene kadar burada bu şekilde bekleyeceğim. Susmak kaçışın değil bu sefer!"

"bekleyecek misiniz?"

"evet."

"ne zamana kadar?"

"acelem yok benim, biliyorsun. Mutlaka sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim."

Gülümsedim ve yüzüne baktım "biliyor musunuz beş-altı yaşlarındayken eğer ailemden veya sevdiklerimden biri ölecekse bir arabanın içinde hep beraber ölelim isterdim. Sanırım bugün sizi de aldım o arabanın içine haberiniz olsun!"

Kaşlarını çattı ve gülümsedi "yani bu..." havada duran eline doğru uzattım ve elimi avcunun içine bıraktım "bir şey söylememe gerek yok. Zaten öyle sizin söylediğiniz gibi süslü cümleler de kuramam ben. Ortada olanı görmeye çalışın ve beni zorlamayın."

Bana bakarak başını salladığında Mertin sesi mutfağı doldurmuştu. Bir Merte bir de elindeki anahtara bakıp duruyordum. Durumu anlamasın diye elini tuttuğum Faris beye baktım ve anlaşma yapar gibi tokalaştım
"tamam hadi hayırlı uğurlu olsun inşallah Faris bey!"

Elimi geri çekip Faris beyin omzuna vurunca ne yapıyor bu deli der gibi bir bakış atmıştı "hoş geldin Mert! Acaba hangi deli cesareti evime anahtarınla öylece dalabilirsin dedi?"

UYANIŞ Where stories live. Discover now