12

1.7K 95 79
                                    

Mert beni okula bıraktıktan sonra Emeli de alıp Sahranın evine gitmişti. Emeli bırakmak benim için çok zor olsa da Mertin yanında güvende olduğunu biliyordum.

Okulun arkasından girmeye çalışırken güvenliklere yakalanmıştım. Yatakhane kapıları çoktan kapatıldığı için beni içeri almamışlardı.

"ağabey izin ver yangın merdiveninden gireyim."

"olmaz kardeşim kesin kurallar var. Yangın merdiveninden giriş çıkış yapacaksan ne diye koymuşlar bu kapıyı?" şimdi o kapıyı kafasına geçirecektim. Defterimi elime tutuşturdu "sabah kapılar açılana kadar bekle ya da bu gecenin belletmeni kimse onunla iletişime geç."

Kapıyı işaret etti "kapılar kapandıktan sonra sadece içten, belletmenlerde olan anahtarlar sayesinde açılabilir."

Bu gece belletmen Faris beydi ama onu aramak istemiyordum. Bahçedeki ağacın altında oturdum "sabaha kadar beklersin sen Efsar... Aslansın sen soğuk sana bir şey yapamaz."

Ne olurdu sanki yangın merdiveninden girmeme izin verseydi?
Kış aylarına yaklaştığımız için hava oldukça soğuktu. Bir sağa bir sola yürüyen güvenlik gülerek bana baktı "Faris hoca bugün izinliymiş. Yurtta belletmen yok, anlayacağın kaldın bu gece burada!"

Yerden aldığım taşı kafasına fırlattım. Acıyla inleyip üstüme yürüyünce arkadaşı önüne geçti "öğrencilerine dokunursan müdire seni azar manyağı yapar kendine gel oğlum." burnundan soluyarak geri çekildi.

Açtım ve üşüyordun, canım yanıyordu, susamıştım da ve açtım...  Çok açtım... Bir de açtım! Tek sorunum bu değildi tabii ama diğer sorunlarımı Mert çoktan halletmişti.

Aklıma gelen şeyle gözlerimi kocaman açtım. Farkında olmadan birine güvenmeye başlamıştım. Dizlerimi kendime çektim.

"arkadaş böyle olmayacak... Gece burada geçmez!" elim telefonuma gitti, geri çektim "saçmalama. O Lapacıya muhtaç hale gelirsen seni kendi ellerimle öldürürüm." elimle dizime vurdum "sakin ol canım kendim! İkimiz için de en iyisini yapacağım."

Ayağa kalktım ve gizlice yangın merdivenine yürüdüm. Yavaş adımlarla ve oldukça sessiz olmaya çalışarak kapının önüne gelmiştim.
Kapı kolunu kavradım ve ittim "hayırdır nereye?" o manyak güvenliğin sesiydi.

"bir arkadaşa bakıp çıkacaktım." defteri ona uzattım. Okuyunca yüzünü buruşturdu "bir kes şu saçmalamayı. Mete... Yangın merdiveni kapısının önünde tamamla bu gece nöbetini."

Öfkeli bakışlarımı gönderip eski yerime oturdum. Hasta olacaktım bu soğukta. Eğer hasta olursam güçsüz duruma düşerdim ve Ahmet peşimdeyken kaçmam zorlaşırdı.

Kendimi geçtim Emeli de tehlikeye atmış olurdum. Emel için her şeyi yapardım. Gururumu bir kenara bırakıp telefonumu elime aldım. Lapacıyı aradığımda konuşamayacağımı hatırlayıp mesaj yazmaya karar verdim:

"Faris bey ben Efsar. Bana biraz yardım gerekiyor da müsaitseniz bana döner misiniz?"

Cevap vermiyordu. Yarım saat geçince mesajı görmesi için aradım fakat bu sefer de telefon kapalıydı "demek pis Lapacı mesajımı görüp cevap vermemek için telefonu kapattı."

Telefonu yanıma fırlattım. Ağaca başımı yaslayıp, gözlerimi kapattım. Ani bir irkilme ya da düşme hissiyle uyandım. Saate baktım sabah dörde geliyordu. Havanın aydınlanmasına bir saatten fazla vardı.

Bu saatlerin soğuğunu bilen bilir, titremekten dişlerim kırılacaktı. Bu güvenlikler gerçekten sağlam adamdı, bir dakika bile gözlerini kırpmamışlardı.

UYANIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin