41(Final)

1.7K 88 80
                                    

Zeliş teyzemin cenazesi... Bütün okul burada. Mezuniyeti bir hafta ileriye çektiler. O çok sevdikleri müdireleri için sadece bir hafta yas tutacaklar.

Olan ölene oluyor. Diriler ise hayatlarına devam ediyorlar. Arabanın patlama sebebi benzin deposuna denk gelen kurşunmuş. Kimin yaptığını çok iyi biliyordum.

Tam karşımda durmuş, beni fark etmeden mezara bakıyordu. Başımı iyice eğdim. Şapkamın kasketiyle yüzümü kapattım.

Ağlamaktan kıpkırmızı kesilmişti yüzüm. Neredeyse bir metre boylarında bir teyze yanıma yaklaştı ve iç çekti "ah ah... Ömrünün baharında bindi dört kolluya!"

Titreyen vücudunu görünce darısı başına demek istesem de sustum. Konuşmayacaktım... Şu an kimsenin kalbini kıramazdım. Başını salladı "benim canım komşum... Garipti falan ama çok iyidi!"

Gerçekten haklıydı... O iyi biriydi fakat ben yine çok geç kalmıştım. Onun Zeliş teyzem olduğunu anladığım ilk gün çökecektim tepesine, sarılacaktım ailemden geriye kalan tek kişiye.

Yüzüme doğru yaklaştı ve parmak uçlarında yükseldi "tanır mıydın kızım Zeliş hanımı?" sinirlerim bozulmuştu. Gözlerimi sildim ve istemsizce kahkaha attım "yok teyze, tanımam etmem. Geçiyordum ağladım!"

Boynunu eğdi "ayy ne merhametli kızsın öyle sen. Dur bak şimdi dur!" diyerek telefonu çıkardı çantasından. Galeriye girerek resim aramaya koyuldu "benim oğlanları göstereyim de bak bakalım hangisini beğenirsin."

Bazen çok gereksiz olabiliyordu insanlar. Kadın telefonuyla ilgilenirken ben geri geri yürüyerek kalabalıktan uzaklaştım.

Mezarları Emelle yan yanaydı. Sesim soluğum çıkmıyordu artık. Feryat etsem duymuyorlar, sussam neden diye sormuyorlardı. Artık bir şeyler yapmayı bırakmıştım.

Yarın son gündü her şey için. Tek bildiğim ve düşündüğüm buydu. Hayatım belki çok güzel değildi ama yaşamlarının kıymetini bilmeyenlere inat dolu dolu geçiyordu.

Belki en çok üzüleceğim konu da buydu. Bu kadar emek verilmiş ve yaşamak için, güçlü olmak için çırpınıp durulmuş bir hayatı kendi ellerinle yıkmak.

Bu tıpkı büyük uğraşlar sonucu bir araya getirdiğin ve üst üste dizdiğin taşları, saniyelik bir zevk için yerle bir etmek gibiydi. Fakat bilmedikleri bir konu vardı. Ben ölsem bile yıkılmazdım. Çünkü yıkılmak için fazla güçlüyüm.

-----------------------------------------------

Mezuniyet Günü:

Bir kişi öldüğü zaman diğerinin pek umrunda olmuyordu. İşte bunun için diyiyorlar; ateş düştüğü yeri yakar, diye. Oysa bir can göçüyordu dünyadan.

Selam verdiğin, her sabah yüzüne baktığım, konuştuğun ya da güldüğün... Bir insan ölmüştü. Kimse eğlencesi yarıda kalsın istememişti. Sözde o çok sevdikleri müdirelerinin yasını bile tutmamışlardı.

Bir de bana derlerdi taş kalpli diye. Ben hiç olmazsa öldürdüğüm insanlardan özür diliyordum. Öyle bir insan olmasaydı öldürmezdim sonuçta orası ayrı bir konu.

Mezuniyeti Zeliş teyzem maskeli balo şeklinde yapmaya özen göstermişti. Konsepti değişmemeleri işime geliyordu.

Kan kırmızı bir elbise giymiştim. Sol bacağımdan aşağı doğru inen yırtmaçı takip eden fırfırlar ve göğüz bölümünde bulunan dekoltem beni ayrı bir havaya sokuyordu.

Simli kumaşa işlenmiş taşlar karanlıkta bile yıldızlar gibi parlıyordu. Bilekten bağlamalı topuklu ayakkabılarım ve maskem takımdı. Maskemin üzerinde de elbisemin taşlarından vardı, ayrıca yumuşak tüylerle süslenmişti.

UYANIŞ Where stories live. Discover now