40

1.1K 75 57
                                    

Mutluluk çok garip bir şeydi. Kime gideceği konusunda ayrım yapmada üstüne yoktu. Tek bildiğim bu yaşıma kadar bana hiç uğramamıştı.

Yaptığım şeyler ayıptır söylemesi insanların kanını donduracak seviyedeydi fakat bana çok normal geliyordu.

Madem ben sevdiklerimle sınanmıştım öyleyse bana karşı kötülük yapan herkes sevdikleriyle sınanacaktı.

En başından belliydi bunun böyle olacağı. Ben şimdiye kadar hep annemin kaderini paylaşıyorum diye düşünmüştüm fakat öyle değildi.

Ben annem gibi olmazdım asla. İntikamı unutup bir kenara çekilemezdim. Bana yaptıklarının hırsını çıkarmadan onlara ölüm haramdı.

Tek tek alacaktım canlarını ve işte o zaman göreceklerdi Efsar Kurtbey kimmiş. Annem belki aşık olmuştu da unutmuştu ve çekmişti sineye her şeyi.

Fakat ben bunu yapamazdım. Aşk kelimesi yetersizdi benim için. Değil Faris, karşımda kim olsa canımı yakmışsa, canını yakardım.

Neydi benim hayat felsefem? Sana diken atana sen gül atma direkt boğazına yapış! Şu an tam karşımda durmuş bana yalvarır gözlerle bakan Şeref Çakarhana uygulamak istediğim tek şey buydu!

Demir kapı açıldığında Zeliş teyzemin geldiğini anladım ve gülümseyerek ona döndüm. Elinde tuttuğu siyah poşeti bana uzattı "sıradaki kim?" diye sordu.

Oturduğum sandalyeden kalktım ve eski  eşyalarıma baktım. Zeliş teyzem, evimizin yandığı gün bodrumdan ve evin yanmayan birkaç yerinden birkaç eşyamızı kurtarmış.

Yıllarca bizi aramış fakat bulamamış. Zaten Tarık amcam ve ailesi de öldürülünce bir suikaste kurban gittiğimizi düşünerek bizim yaşamamıza pek şans vermemiş.

Doktorun iğneyi yaptığı andan sonrasını hatırlamıyordum. Gözümü okulun bodrumunda açtım. Şu meşhur kutuyu ararken Mert ile birlikte girdiğimiz okulun arkasındaki kapı.

Baş ucumda duran bebeğimi görünce şaşırmıştım. Olaylar karıştı farkındayım, peki nasıl mı oldu bütün bunlar? Dinleyin...

___________________________________

Baş ucumda duran bebeğime uzattım ellerimi. Tavanda asılı titrek ışık gidip geliyordu. Yine birileri tarafından kaçırılmıştım galiba. Zaten bu sene kaçırılma şampiyonu bendim.

Bana doğru yaklaşan topuk seslerini duyunca ayağa kalktım. Eski dolapların arkasından çıkan Zeliş hanımı gördüğüm an kaşlarımı çatmıştım "yapmayın Zeliş hanım ya! Sizin de mi kütük Bizans? Bir siz kalmıştınız zaten. Alın bir de siz vurun şu garibe!" dedim bıkkın bir şekilde.

Zeliş hanım beni kollarıyla sıkıca sardı "buldum seni canım kızım... Buldum." dedi neşe içinde. Sanırım burada tek deliren ben değildim.

Benden ayrıldı ve gözlerime baktı "ah benim kızımın yadigarı! Benim canım torunum." dedi. Torunum lafını duyunca kahkaha atmıştım. Çünkü benim hayalimde canlanan nineler hiç de Zeliş hanım gibi değildi.

Zeliş hanım bu yaşında bile bana taş çıkartırdı vallahi! Elimden tuttu ve beni koltuğa oturttu. Burası kesinlikle temizlenmiş ve eşyalarla donatılmıştı. Çünkü ilk geldiğimde bunlar yoktu.

Yüzümü ellerinin arasına aldı "odana girdim... Ben seni merak ettiğim için yaptım. Sonra o bebeği buldum. Zaten şüpheleniyordum, bu bebek her şeyi kanıtladı." ağlamaya başlamıştı "yeter artık ağlamayın lütfen ya! İçim şişti ağla ağla..."

Gözlerini silip bana baktı tekrar "ben seni bulmanın verdiği sevinçle her yerde seni ararken son umut Faris Beye sordum seni. Sonra kaza geçirdiğini ve hastanede olduğunu öğrendim."

UYANIŞ Where stories live. Discover now