9

1.8K 104 49
                                    

Buraya doğru koşarak gelen bir adamı görünce şüphelenmiştim. Güvenlik ya da koruma değildi. Belinden silahı çıkardığı an Faris beyi geri çekmeye çalıştım.

Adam feryat figan bağırıyordu "Çakarhan... Bunu sana ödeteceğim."
Şimdi bu adamı burada öldürmeyi başarabilirdim fakat arkamda bir şahit bırakmak... Hele ki bu Faris beyse hiç iyi olmazdı.

Bir el silah sesi yankılandı gökyüzünde... Daha sonra kahkahalarla gülen adamı buldu gözlerim. Neden bana bakarak gülüyordu? Bir saniye... tabii ya!

Önce kendime sonra tekrar adama baktım. Sanırım tipim ona komik gelmişti "kırk yıl düşünsem senin gibi bir adamın yanında böyle bir şey göreceğim aklıma gelmezdi." öğrenciler camlara dökülmüşken güvenlikler buraya doğru koşuyordu.

Adam hâlâ bana ve Faris beye bakıp gülüyordu. Güvenlikler adamın elinden silahı alınca sakinleşmeye çalıştı "ben... Ben seni öldürsem ne olur ağabey Allah zaten belanı vermiş... Tipe bak!"

Evet kendimi kötü hissetmeye başlamıştım ve hayır şu an onu öldürmeyecektim. Güvenlikler adamı polise götürürken Faris beye döndüm  "sizden ne istiyor?" sinirden yüzü gerilmişti "babamın işçilerinden biri. Yıkılan fabrikada arkadaşları ölmüş. O da bizi suçluyor."

Anlatmasını beklemediğim için şaşırmıştım. Sonra son zamanlarda Ahmetin yıktırdığı fabrika aklıma gelince duraksadım. Fakat sanırım o fabrikanın sahibi başka biriydi. İsmini tam olarak hatırlamıyordum.

Kolumdan tutup beni yatakhaneye doğru yönlendirdi  "hadi içeri girelim. Ne olacağı belli olmaz!" dikkatlice etrafı izliyordu. Yatakhaneye girdiğimizde kapıda Afetle karşılaştım "hadi anlat bakalım. İşte gece şimdi başlıyor!" koluma girdi ve beni kendi odasına sürükledi.
________________________________

Elimde valizimle kapının önünde bekliyordum. Yine herkesten sonra çıkmıştım ve oraya gideceğim için korkudan bacaklarım titriyordu. Yanımda duran beyaz arabaya takıldı gözüm.

Manyak Lapacı beni izliyordu. Beni izlediğini anladığımı anlamamalıydı
-ki şunu söylemeden geçemeyeceğim harika bir cümle kurmuştum. Nereye gideceğimi merak ediyordu sanırım. Ahmetin gönderdiği şoföre mesaj attım ve gelmemesini, kendimin gidebileceğini söyledim. Sonra da biraz uzak olan durağa doğru yürümeye başladım.

Kulağımda kulaklık varken kendimi bir müzik klibinde gibi hisseder saçma sapan hareketlere bürünürdüm. Umduğum tek bir şey vardı o da bunu sadece benim yapmadığım.

Kenara park etmiş büyük kamyonun camındaki yansımadan geriye baktım. Arabayı yavaş yavaş sürerek beni izliyordu. Durağa gelince ilk gelen otobüse binmiştim.

Nereye gideceğimi ne yapacağımı bir türlü bilmiyordum. Çünkü hayatımda ilk defa dışarı çıkmıştım. En azından tek başıma yani. Boş bir yere oturmuştum. Aklıma gelen fikirle heyecanla ayağa kalktım "neden kiralık ev bakıyormuşum gibi yapmayayım ki? İlla ki yorulup gidecektir. Sonra ben de şoförü ararım gelir beni alır."

Otobüsü süren adam aynadan bana baktı "inecen mi ablaa?" başımı salladım. Nerede olduğumu bile bilmiyordum fakat herhangi bir mahalleye yakın bir yerlerde inmek daha iyiydi bence.

Faris:

Tam okuldan çıkış yapacakken Onu görmüştüm. Herkes gitmesine rağmen o hâlâ bekliyor ve ne yapacağını bilmiyordu. Bunu kesinlikle anlamıştım. Ayrıca korkudan titrediğini görmek de içimi bir tuhaf etmişti.

Alıp bize götürsem iki günlüğüne misafir etsem? Kesinlikle olmazdı. Birincisi ne sıfatla onu eve götürecektim, ikincisi okulda biri duyar ya da görürse konumum zedelenirdi.

UYANIŞ Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang