58.Bölüm

4.3K 549 342
                                    

(Jungkook)

Öyle tuhaf hissediyordum ki... Bir yıl boyunca omuzlarıma taşıyamayacağım o ağır yükün beni terk etmesi beni bir boşluğa itmiş gibiydi. Zihnim, olan biteni yavaş yavaş kabulleniyor; her şeyin bir rüyadan ibaret olmadığını ise Jieun'un minik elinden tenime akan sıcaklık sayesinde kavrayabiliyordum. İçimde oluşan o tuhaf boşluğun kısa sürede mutluluk ile yer değiştireceğini biliyordum.

Elimi bırakıp çizmelerini çıkarmakla meşgul olan Jieun, kırmızı ev terliklerimi giyerken bir yandan da eve göz gezdirmeye devam etti. "Bizimkiler ortalıkta görünmüyorlar, yine bir yerlere gitmiş olmalılar," dediğinde her zaman büyükannemlerin not bıraktığı, üçlü koltuğun bitişiğindeki orta sehpaya bakışları takıldı. "Bak işte, yine bize not bırakmışlar."

Hızlı adımlarla sehpanın üzerinden aldığı not kağıdı ile birlikte bedenini üçlü koltuğa bırakan Jieun'u izlerken gülümsedim ve botlarımı çıkarırken "yine yakın bir dostları akşam yemeğine davet etmiş, geç geleceklermiş," diyerek not kağıdında yazanları kısaca açıkladı. Ben de ağır adımlarla onun yanındaki boş yere kuruldum ve gözlerini kapatıp sırtını koltuğa yaslayan sevgilimin omzunu açıkta bırakan kazağından faydalanarak çıplak omzuna minik bir öpücük kondurdum. O yetmeyince dudaklarım boynuna doğru bir rota oluşturdu ve her öpücüğümde biraz daha artan arzumu bastırıp boynuna son kez tüy kadar hafif bir öpücük bırakıp sırtımı koltuğa yasladım.

Jieun usulca kafasını bana doğru çevirdiğinde buluşan bakışlarımız ikimizi de gülümsetirken minik ellerinden birini iki elimin arasına hapsedip derin bir iç geçirdim. "Hâlâ olan bitene inanamıyor olmam normal mi?"

"Bir an önce inansan iyi olur. Sorunlarımız daha yeni başlıyor," diyen Jieun'a karşılık kaşlarımı sorgular bir şekilde havaya kaldırdığımda "sakın bana yarın vizelerimizin başladığını bilmediğini söyleme," diye sitemde bulundu.

Cidden, tamamen aklımdan çıkmıştı.

"Bir an önce toparlanıp ders çalışmamız lazım. Ama öyle çok uykum var ki... Vizeler bitene kadar uyuyabilirmişim gibi hissediyorum."

Jieun'un sesi yorgunluğunu ispatlar bir tonda çıkarken başını yavaşça omzuma yasladı. "Burada uyusak ya birlikte," dediğinde ellerim saçlarının arasına karıştı. Yumuşacık tutamları okşarken gözlerim kapanmamak adına direniyordu.

"Vizelere çalışmayıp uyuyalım öyleyse. Sarılarak."

"Seninle okul bitince evleneceğimizi söylemiştim. Herhalde okulu uzatıp evlilik tarihimizi ertelemek istiyorsun."

Jieun'un bu kez yorgun fakat bir o kadar da keyifli ses tonuna karşılık bedenimin son enerjisini de kullanarak Jieun'u nazikçe kendimden uzaklaştırıp ayağa kalktım ve o daha ne olduğunu bile anlamadan onu kucağıma alıp merdivenlere doğru yöneldim.

"Hemen evleneceksek okulu çok kısa sürede bile bitirebilirim," dedim gülerek. "Ama çalışmak için gerekli enerjiyi koltukta uyuyarak yakalayabileceğimizi sanmıyorum. Seni kollarımda uyutmam lazım."

"Sen ona fırsatçıyım desene."

Jieun mümkünmüş gibi göğsüme daha çok sokulurken dudaklarım keyifle yukarı doğru kıvrıldı.

"Hangimiz daha fırsatçı tartışmayalım istersen," dediğimde omuz silkip gözlerini kapattı.

Onun da dün gece uyuyamadığını ve sabah erkenden Iseul'ün kardesleri ile konuşmaya gittiğini ve sonra barda olanları düşünürsek bir hayli yorgun düşmüştü.

Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now