53.Bölüm

4.4K 616 341
                                    

(Jieun)

Daha önce N Seoul Kulesi'ne çıkacağımız zaman bastıran yağmur yüzünden sığınmak zorunda kaldığımız eve bu kez önemli bir meseleyi konuşmak için gelmiştik.

Tüm öfkesini Jin'e kusmaya çalışan Jungkook'u zorlukla durdurmuş bir yandan da olan biteni anlamaya çalışmıştım.

Yine de Chung Iseul isimli kızın ölümüne Jungkook'un sebep olması kabul edebileceğim bir şey değildi. Mutlaka bir açıklaması olması lazımdı değil mi? İçimi rahatlatmak adına her ne kadar Jungkook'un sakladığı sırrın ardında onun masum olduğunu düşünmeye çalışsam da takındığı o pişmanlık dolu ifade korkmama sebep oluyordu.

Yine de burada bana yapacağı açıklamayı merakla bekliyordum. Dudaklarından çıkacak "aslında hiçbir şey düşündüğün gibi değil" diye başlayan cümlelere öyle muhtaçtım ki...

Bedenini ağırlıksız bir cisim gibi koltuğa öylece bırakan Jungkook'un yanındaki boşluğa geçtiğimde bir şeyler söylemesini bekledim.

Ne kadar sürdü bilmiyorum ama uzun bir süre sessiz kalmayı seçti.

"Jieun, nasıl anlatacağımı bilmiyorum."

Koltukta Jungkook'a doğru dönüp tüm dikkatimi ona yönelttim. Öyle tedirgin bir yüz ifadesine bürünmüştü ki söyleyemediği her bir kelime beni boğuyordu.

''Bir sene öncesinde Jin ile sevgilisi yüzünden aramızda büyük bir tartışma yaşanmıştı. Yine her yerde karşıma çıkıp birlikte olduğum sevgilisi yüzünden olay çıkarıyordu. Defalarca kızın bir sevgilisi olduğunu bilmediğimi ve birlikte olduğum herkesin hayatında biri var mı diye sorgulayamayacağımı belirttim,'' diyen Jungkook derin bir iç geçirip ''Neyse, konumuz zaten bu değil'' diyerek gözlerini kısa süreliğine kapatıp açtı. Bununla birlikte gözünden bir damla yaş yanaklarına doğru süzüldü. Yanağındaki yaşa doğru uzatmak istediğim elim, kazağımın eteklerine tutundu. Sessizce devamını getirmesini beklemeye koyuldum.

''Yine Jin ile tartıştığımız bir günün sonunda biraz kafa dağıtmak adına bir bara gittim. Niyetim o gece yanımda birinin olması değildi. Yalnız kalmaktan yanaydım. Ama yanımdaki tabureye geçip sürekli barmenin doldurduğu içkiyi kafasına diken kız ister istemez dikkatimi çekti. Araba kullanacağım için ben yalnızca bir kadeh bir şeyler istemiştim. Zaten onun dışında herhangi bir şey içmedim.''

''O kız, Chung Iseul mü?''

Jungkook usulca başını salladığında sertçe yutkundum. ''Devam et.'' diyebildim yalnızca. Sesimin boğuk çıkmasına engel olamamıştım.

''Bir süre sonra bana hayatında hiçbir şeyin yolunda gitmediği ve başını sürekli belaya soktuğu hakkında birçok şey anlatmaya başladı. Ben de kendi sorunumu unutturduğu için kızı dinlemeye devam ettim. O art arda kadehleri kafaya dikerken ben bardan ayrılmadan önce kadehimdeki son yudumu bitirmiştim. Ayakta bile duramayan Iseul'e yardım etmek istedim. Onu eve bırakabileceğimi söyledim ve birlikte çıktık.''

Jungkook dudağını ısırıp başını geriye doğru attı. Artık gözyaşları sicim gibi yağıyordu. Zaten kelimeler de ağzından zorlukla çıkıyordu.

''Nasıl oldu bilmiyorum ama bir süre sonra içtiğim tek kadeh yüzünden görüşüm bulanıklaştı. Araba kullanamayacağımı anladığımda sağ bankete arabayı çektim. Iseul bana evini tarif ettikten sonra sızıp kalmıştı fakat araba durduktan kısa bir süre sonra gözlerini açtı ve kim olduğumu sorgulamaya başladı. Kafası pek yerinde değildi. Gerçi benim de değildi ama arabadan inip gitmek istediğinde ona engel olmak için ben de indim. Araçların pek geçmediği bir yoldaydık ve gecenin bir saatinde sarhoş haliyle onu öylece bırakamazdım. Araca yeniden girmesi için onu ikna etmeye çalıştım fakat o yumruklarını göğsüme indirmeye başladı, hırçınlaştı. Elinde sıkıca tuttuğu telefonu kafama geçirmek istediğinde ise istemsizce ittim onu. Sadece refleksle yaptığım bir hareketti. O an kafama darbe gelmesini istemediğim için ittim. Sonuçlarını düşünemeyecek kadar da sarhoştum. Zaten sonrası biraz bulanık.''

Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now