22. Bölüm

9K 1K 750
                                    

(Jungkook)

Yu Bi'nin kendisini eve bırakması için Taehyung'u araması üzerine gönülsüz bir şekilde yanımızdan ayrılan Taehyung'un ardından nihayet rahat bir nefes almıştım.

Odaya döndüğümde sehpanın üzerindeki boş kurabiye paketini ve boş bardakları toplamakta olan Jieun'a yardım etmek için elinden bardakları aldığımda hafifçe gülümsedi.

"Yu Bi neredeymiş? Taehyung'un onu nereden almasını istedi?"

Tek kaşım havalanırken "Yoongi Hyung'un kuzeni ile birlikteymiş," dedim. Yu Bi ile ilgileniyor olması dolaylı olarak Taehyung ile alakalı olabilir miydi? Yalnızca bir kez görüştüğü kızı neden merak ediyordu?

"Ne güzel."

Derin bir soluk alan Jieun'a sorgular bir şekilde bakmaya devam ediyordum. "Tam olarak güzel olan ne?" diye sorduğumda bakışlarını yere düşürdü ve bir süre sessiz kaldıktan sonra yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile birlikte yanıt verdi.

"Abi-kardeş ilişkilerinden bahsediyorum," diyerek önden yürümeye başladığında kafamı anlık yana yatırdım. Düşünmeye vaktim kalmadan peşine takılmıştım.

Mutfağa taşıdığımız bardakları bulaşık makinesine yerleştiren Jieun'un bakışları mutfağın cam kapısından dışarıya kaydı. "Ben biraz bahçede oturacağım," diyerek kapıya yönelen Jieun'un ardından bıkkın nefesimi dışarıya verdim. Bu soğukta bahçeye çıkmam gerekiyorsa onu da yapacaktım. Sahi ne zamandan beri birisi için üşümeyi göze alır olmuştum?

Hızlı adımlarla yukarı kata çıkıp üzerime kalın bir hırka geçirdim ve iki tane poları da kolumun altına sıkıştırıp saçları rüzgarda uçuşan ve soğuğun etkisiyle kollarını sıvazlayarak ısınmaya çalışan Jieun'un yanındaki yerimi aldım.

"Al bu poları," dedim ve birkaç saniye şaşkın bakışlarının odak noktası oldum. Ona uzattığım polara sıkı sıkı sarındığında elimdeki diğer poları da üzerime geçirsem de bu çok kısa sürdü. Çünkü Jieun tir tir titrerken karşıma geçip masum masum bakmaya başladı.

Hırkamın fermuarına tutunan elleri yüzünden nefes almayı bıraktığımda başını hafif yana eğdi. "Hırkan çok kalın görünüyor," dedi. Sırf hırkama göz koyduğu için beni kalp atışlarımı kontrol etmekte zorlandığım bir durumda bırakması büyük haksızlıktı.

"Oldukça kalın ve sıcacık," diyerek bakışlarımı yüzünde gezdirmeye koyuldum. Ses tonum istemsizce yumuşaktı ve Jieun hâlâ oldukça yakınımda bekliyordu.

"Ben üşüyorum," dediğinde onun iflah olmaz bencillikte biri olduğunu düşündüm. Bundan birkaç hafta önce bana aynı şekilde yaklaşsa "git üzerine bir şeyler al o zaman," diye bir karşılık verebilirdim ama şimdi onu ısıtmak benim görevimmiş gibi bir sorumluluk hissediyordum. Yine de onu kıvrandırmayı sevmiştim.

"Yani?" diyerek tek kaşımı havalandırdım ve suratını asan Jieun'un hırkamın fermuarından çektiği elleri eşliğinde bir iki adım geri giderek kaşlarını çatmasını izledim.

"Yani nezaketten yoksun bir odun olarak yaşamaya oldukça alıştığın için beni anlayacağını düşünmek tamamen be....."

Aramıza koyduğu bir iki adımlık mesafeyi kapatıp elimle ağzını kapattım ve cümlesinin devamını getirmesine izin vermedim.

"Ateşkesi bozmak için hazırda bekliyorsun sen de," derken gülmekten kendimi alıkoyamadım. Buz gibi dudaklarının üzerine kapattığım elimi çektiğimde omuz silkip "Jimin olsa hırkasını verirdi," diye homurdandı. Bu durum biraz kanıma dokunsa da bu cümleyi hiç duymamış gibi davranmayı seçerek Jieun'un üzerinden poları çekip aldım ve üzerimden çıkardığım hırkayı Jieun'un sırtına geçirdim. "Kollarını sok içine," derken sesimin bir miktar pürüzlü çıkmasına engel olamamıştım. Ona büyük gelen hırkamın fermuarını çektikten sonra kollarının içinde kaybolduğunu fark ederek tek tek elime aldığım kolları yukarı doğru iki kat kıvırdım.

Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now