20.Bölüm

10.4K 1K 896
                                    

(Jungkook)

Beni bütünüyle ele geçiren uykunun kollarından sıyrılıp ağır adımlarla boy aynasına doğru ilerledim. Birbirine karışmış nemli saçlarımı karıştırırken tek gözümü kısmış boş boş dağılmış görüntüme bakıyordum.

Bakışlarım yavaşça yerdeki ıslak kıyafetlerime düşerken küvette uzun bir süre boyunca suyun altında kaldığımı hatırladım ve hemen ardından beni küvete kadar taşıyanın Jieun olduğunu da.

Zihnimden geçen görüntüler arasına Jieun'u küvete çektiğim ve kucağımdayken birlikte ıslandığımız an gelince sesli bir küfür savurdum. Gözlerim olabildiğince büyümüş ve kalp atışlarım hızlanmışken az önceki uykulu halim beni bütünüyle terk etmişti.

Düşünceli bir tavırla sağ elimi enseme götürüp yatağa doğru geri geri adımlar attım ve kendimi oturur vaziyette yatağa bıraktım. Çıplak ayaklarım parke zeminde birbiri ardına ritim tutar gibi sallanırken bir an duraksadım.

"Her şey nasıl başlamış olabilir?"

En son davette birkaç kadeh içki içtikten sonra Jieun'un yanıma gelişini hatırlıyordum. Ve sonra benimle içmek istediğini, elimde içki dolu bir tepsi ile birlikte Jieun'un yanına geçtiğimi.

Olaylar birer birer zihnimde canlanırken Jieun'a sarıldığım an aklımda ansızın yer edindi ve ben istemsizce gözlerimi kapatırken buldum kendimi.

Sıcaklığı, kokusu, minik ellerinin sırtımda yer edinip birkaç kez orayı patpatlamış olması...

Yüzümde oluşan ufak tebessüm ile birlikte derin bir iç geçirdim.

Peki ya gerisi?

Sanki hatırlamama yardımcı olma olasılığı varmış gibi bakışlarımı kısıp tek bir noktaya odaklandım. Birkaç kez derin nefes alıp zihnimdeki bulanıklığı gidermeye çalıştım ama nafile! Aradaki boşluğu tamamlayamıyordum. Buraya nasıl geldiğimizi bilmiyordum.

.....

Siyah tişörtümün üzerine geçirdiğim gri-siyah kareli gömleğimi düzeltip aynada son kez kendime baktım. Bayağı yakışıklı görünümümün Jieun'u da etkisi altına almaya başladığını görmek istiyordum.

Dudaklarımda oluşan gülümseme Kim Seok Jin'in tehditlerinin aklıma gelmesi ile birlikte son bulurken saçlarımın arasından geçirdiğim elimi de usulca aşağıya indirdim. Bazen boktan bir hayatım olduğunu çok çabuk unutabiliyordum.

İlk kez birinin beni heyecanlandırdığına tanıklık ediyordum. Aşık olmak gibi bir niyetim olmasa da biriyle bir müddet sürecek bir ilişki yaşamaya hazır hissediyordum.

Fakat kaçınılması mümkün olmayan bir kaçış?

Tam olarak bunu planlıyordum.

Kim Seok Jin yakama çökmeden ve çevremdeki insanların tanıdığı Jungkook'u yok etmeden önce Seoul'den kaçmayı planlamıyor muydum? Buna rağmen Jieun'un kalbinde yer edinmek istemem beni dünyanın en bencil insanı haline getirmiyor muydu?

"Hey, zaten kızın bir sevgilisi var! Sana sarıldı diye seninle olmak isteyeceğini mi sanıyorsun?" diye haykıran iç sesime karşılık gözlerimi devirdim. Üstüme gelen o kadar şey arasından bir de iç sesimle münakaşaya girmek istemiyordum.

"Ne olacaksa olsun, bencillikse bencillik" mantığına sığınarak odadan ağır adımlarla çıktım.

Jieun'un benden önce uyandığını düşünerek yüzüme o umarsız Jungkook maskesini yerleştirdim ve merdivenleri birer ikişer inerek kahvaltı masasında bulunan çifte keyifli bir tınıyla "günaydın," dedim. "Jieun yok mu?"

Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now