4.Bölüm

10.4K 1.1K 927
                                    

(Ji Eun)

Kayıt işlemlerinin bitmesinin ardından içimdeki huzursuzluk yüzünden eve geçmek yerine evin yakınlarındaki bir kafede oturmayı tercih etmiştim ve yaklaşık bir saattir ne yapmam gerektiği hakkında kara kara düşünmekle meşguldüm.

Stresten kanatırcasına ısırmaya devam ettiğim dudaklarımı serbest bırakıp minik çantamın içinden çilekli lipbalmımı çıkardım ve dudaklarıma yayıp kapağını kapattım. Elimde döndürmek için bir şey bulmuştum.

San ile rüzgâra karşı koşturmak yerine burada lipbalmla uğraşmanın harika bir aktivite olduğunu ne yazık ki söyleyemeyecektim.

Belki de aşkımı fark etmesinden korktuğum halde Jimin buraya gelir gelmez onunla birlikte kalmak istedigimi söylemeliydim. En azından bir ruh hastası ile aynı evi paylaşmaktan daha mantıklı olduğunu düşünüyordum.

Jungkook aklıma gelir gelmez kulaklarımı saran ateşi yok saymaya çalıştım. Resmen sinirden deliye dönüyordum.

Onu kendime aşık edip evlenmek istediğimi düşünmesi için ne yapmış olabilirdim?

"Beyin yoksunu, aptal," diye söylendiğim sırada güneşin batmaya yüz tuttuğunu fark ederek oturduğum yerden kalktım ve içtiğim sakinleştirici etkisi olduğunu bildiğim papatya çayının ücretini ödeyip kafeden zoraki adımlarla ayrıldım.

Hafif esen rüzgar saçlarımı geriye doğru savururken ağır adımlarla kaldırımda ilerlemeye koyuldum. Birkaç sokak ötedeki eve gitmekten artık korkmaya başlamıştım.

"Eve gidiyorum diye şimdi de kollarına atılmak istediğimi falan düşünür o gerizekalı kesin."

Kendi kendimi onaylamak adına başımı olumlu bir şekilde salladım.

Sessiz bir şekilde odaya gidip kapıyı kilitlemeli ve yalnızca o ruh hastası evde olmadığı zamanlarda odadan çıkmalıydım belki de.

"Mantıklı," dedim bu kez ve kendi kendime konuştuğumu fark ederek sağ elimle ağzımı kapattım.

"Seni delirtecek sonunda Jieun" dedim içimden. Aklımı seviyordum ve onu kaybetmek felaketim olurdu. Malûm herkesin düşünmesini sağlayan bir beyni yoktu. Mesela Jungkook buna güzel bir örnekti. Insanların düşünme yetisi olmadığı zaman nasıl davranışlar sergilediğini gözler önüne seriyordu.

Düşüncelerim beni ele geçirdiğinden bulunduğum yeri henüz fark ettiğimde derin bir nefes alıp duruşumu dikleştirdim ve kendimden emin adımlarla dış kapıyı açıp bahçeye giriş yaptım. Aslında şuraya bir çadır falan kursam daha mutlu olabilirdim.

Henüz bir anahtar edinmediğim için kapıyı Jungkook'un açmaması için içimden Tanrı'ya yalvarmaya başlayarak zile tedirgin bir şekilde bastım ve birkaç dakika sonra kapıyı uzun boylu, siyah dalgalı saçları, karekteristik yüz hatları olan esmer yakışıklı bir genç açtı.

"Waowww!"

Bakışları beni baştan aşağıya süzerken yüzüne çapkın bir gülümseyiş yerleştirdi.

"Jungkook, güzel bir misafiri olacağını söylememişti."

Ne bekliyordum ki! Jungkook'un arkadaşı olduğuna göre onun gibi aptal olmaktan başka bir seçeneği yoktu. Aksi taktirde kimse ilk kez gördüğü bir kıza bir yiyeceğe bakıyor gibi bakmazdı.

"Çekilirsen artık içeri girmek istiyorum."

"Tabii, geç hadi."

Daha içeri geçer geçmez önüme geçip "üzerindekini alabilirim" dediğinde bu kez gözlerimi devirmekten kendimi alamadım.

Euphoria ❧ KookUOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz