11.Bölüm

10.2K 1K 973
                                    

(Jungkook)

Başımda hissettiğim keskin sızı ile birlikte gözlerimi zorlukla araladım. Gün ışığı yerine kararmaya yüz tutmuş kasvetli hava yataktan kalkma isteğimi yok ederken saatlerce uyumuş olduğum gerçeği midem gibi zihnimi de bulandırıyordu.

Kaşlarımı çatıp yüzümü olabildiğince buruşturarak yataktan zorlukla doğruldum. Hâlâ tek gözümü açamıyordum. Kısık bakışlarım duvar saatine çarptığında iç geçirdim.

İlk kez deliksiz uyumuştum.

Belki her gece kabuslarla uyanmak yerine ismimi hatırlamayacak hâle gelene kadar alkol almalıydım. Tabii bu lanet baş ağrısına dayanabilirsem.

Derin bir soluk alıp verdiğimde duyumsadığım alkol kokusu baş ağrısının şiddetini daha derinden hissetmeme sebep oldu ve ağrıya aldırmadan pencereye doğru ağır adımlarla ilerleyip hava sirkülasyonu sağlamak adına pencereyi açtım ve kafamı dışarı çıkarıp temiz havayı içime soludum.

Eylül ayında olmamıza rağmen buz gibi hava bedenimi hafifçe titretti ve ben ılık bir duş almanın en iyisi olduğunu düşünerek pencereyi açık bırakıp banyoya doğru ilerledim. Her adımımda buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyordum. En son bardan çıkıp taksi şoförüne ev adresini verdiğimi ve sessizce ışıkları izlediğimi hatırlıyordum.

Üzerimdeki tüm kıyafetlerden hızlı bir şekilde kurtulup kendimi ılık suyun altına bırakırken baş ağrımın dinmesini umuyordum. Bedenimden akan her bir damlanın beni biraz olsun iyi hissettirdiğini fark ederek gözlerimi kapattım.

Bir süre hiç-bir şey düşünmeden suyun rahatlatma gücüne sığındım. Gergin kaslarımın gevşediğini ve hafiflediğimi hissediyordum.

Gözlerimi açıp kokusuz duş jelime uzandım ve vücut lifime sıktığım miktar ile lifi köpürttükten sonra vücudumu yıkamaya başladım. Alkol kokusundan tamamen arınmak istiyordum.

.....

Büyükannemin ve büyükbabamın evde olmadığı gerçeği işime gelmişti. Diğer türlü muhtemelen sarhoş halim yüzünden sorguya çekilecektim.

Salondaki koltuğa yayılıp rastgele bir haber programı açarken saçımdaki havluya uzandım ve saçlarımın ıslaklığını iyice aldıktan sonra havluyu bir kenara bıraktım.

Karnımın gurultusu bana açlığımı hatırlatırken aynı anda dış kapının açılması ile birlikte bakışlarım o yöne kaydı. Jieun elindeki anahtar ile birlikte içeri girdi ve bakışları etrafta dolaşırken merakla sordu.

"Bayan Kang yok mu?"

"Yakışıklı bir Jeon Jungkook var yetmez mi?"

Jieun her zamanki gibi göz devirip üzerindeki montu çıkardı. Yeşil bir kazak ve üzeri çiçekli kadife siyah bir pantolon giyinmişti. Saçları bu kez farklıydı. Dalga dalga görünüyordu. Hafif bir makyaj yapmıştı fakat yanaklarının pembemsi hali dikkat çekiyordu.

Sahi bu saate kadar neredeydi?

İçimdeki ses çakma sarışın sevgilisi ile olduğunu söylüyordu.

"Saatin kaç olduğunun farkında mısın?" diye sorduğumda Jieun bakışlarını duvar saatine çıkardı.

"19:00" dedi. Tek kaşını havalandırarak.

Tamam, oldukça erken bir saat gibi görünüyor olabilirdi ama sonuçta hava kararmıştı ve yürüyerek geldiği için karşısına birtakım sorunlu insanlar çıkabilirdi.

Euphoria ❧ KookUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora