40. Bölüm 🦠

6.9K 827 81
                                    



Öğle vakti uyandığımda hoparlörden bir şeyler söyleniyordu. Ne olduğunu anlamak için yer yatağımdan kalkıp kulak verdim.

"Değerli kasaba halkı tüm bu kötü günlerle başa çıktığınız için sizin şerefinize açık büfe ikramımız olacaktır. Lütfen yemek için meydana toplanınız. Verdiğiniz emeğe, sarf ettiğiniz güce ve bitmek bilmeyen umudunuza sağlık. Bunca vakit yanınızda olamadığımız için çok üzgünüz. Şeytani bir komplo kuran tüm merhametsizler etkisiz hale getirilmiştir. Bundan sonra içiniz rahat olsun ki kimse sizlere hiçbir şey yapamaz."

Anons bayram ilanı gibiydi. Uzun zaman olmuştu farklı şeyler yemeyeli. Uzun zaman olmuştu böyle iç açıcı cümleler duymayalı. Yatağımdan kalkıp üzerime temiz bir şeyler giydim ve okula uğramayı da düşündüğüm için önlüğümü giymeyi de ihmal etmedim. Aslında her yerim ağrıyordu ancak ortalığa çıkmam gerekiyordu. İnsanlar beni merak etmişlerdir. Görmek istiyorlardır. Öğrencilerim meraktan ölmüştür.

Evden çıkmamla Toprak ve Sarp'la karşılaşmam bir oldu. Sarp eli havada öylece kalırken "Ben de tam kapını çalacaktım," dedi. "Nasılsın? Biraz daha iyi misin?"

Başımla onayladığımda dışarıdaki bayram havasını en derinlerimde hissediyordum. Tüm kalabalık bana gülümseyerek bakıyor hayatta olduğum için epey mutluluk duyuyorlardı. Öğrencilerimden birçoğu gelip bana çiçek vermiş geri ailelerinin yanına gitmişlerdi. Kasabalıyı böyle huzurlu görünce ağrılarım da biraz azaldı.

"Hadi gel enfes yiyecekler var. Herkes ilk defa çok mutlu. Gidenler oldu biliyor musun? Yol açıldı ve hastaneye gitmek istersen götürelim seni de."

"Yok daha iyiyim. Resmî emirle birlikte giderim ben de."

Sarp'ın heyecanına ortak olarak gülümsediğimde hep birlikte meydana doğru yürümeye başladık.

"Öğretmenim!"

"Hilal öğretmenim!"

Öğrencilerimden henüz beni görmemiş olanlar toplu olarak bana doğru koşarken herkes bize bakmıştı. Sonra gelenler de bir kere daha yanıma geldi. Hepsiyle birlikte kocaman bir yumak olduğumuzda insanların tatlı bir tebessümle bize baktıklarını görebiliyordum. Çocukların hiçbirini atlamadan tek tek sarıldığımda sanki başımdan geçenleri biliyor gibiydiler.

"Sizin için özel bir masa hazırladık öğretmen hanım."

Kasabanın yaşlılarından biri bunu söylediğinde kendimi mahcup hissettim. Eğilerek mahcubiyetimi belli ederken beni hazırladıkları masaya doğru götürdü. Gerçekten de tek kişilik hazırlamışlardı. Çiçeklerle süslenmiş özene bezene emek verilmişti.

"Geçmiş olsun Hilal öğretmenim."

"Geçmiş olsun öğretmen hanım."

Sağlıkçılar da tek tek geçmiş olsun dileklerini sunarken gülümsüyordum.

"Ama ben tek başıma yiyemem ki, lütfen siz de gelin. Hep birlikte yiyelim."

"Zaten meydanda açık büfe var. Biz de aynılarını yiyeceğiz. Sen afiyetle ye. Bak Afife teyze de seninle birlikte olacak." Toprak Sarp'ın kolundan çekerek uzaklaştırdığında yaşlı teyze ile birlikte kaldık.

"O zaman en azından yanımda oturun gerçekten kendimi iyi hissetmem."

"Bunda kötü hissedecek ne var kızım, sen bu kasabalı için çok şey yaptın hadi otur da ye. Madem rahat edeceksin oturayım sadece."

Israr edince dayanamayarak karşıma oturdu. "Ama sen yiyeceksin ben sana oturmada eşlik edeceğim. Benden yememi isteme."

Onun şartını kabul ederek yiyeceklerden yemeye başladığımda "Pek de güzelmişsin," dedi.

SALGINWhere stories live. Discover now