30. Bölüm 🦠

8K 861 61
                                    



Tarlaya geldiğimizde Bera biçerdöveri durdurdu ve dikkati bir şekilde aşağı indi. Hep yaptığı gibi ellerini iki yanına koyarak tüm tarlayı şöyle bir seyretti. Nereden başlayacağını ne nerede bitireceğini iyice hesapladıktan sonra yeniden bindi. Bana dönerek "Öğretmenim istersen sen in, tüm bu iş seni yorabilir. Araç çok büyük," dedi.

Tek başıma tarla başında beklemektense onunla birlikte biçmeyi tercih ederdim.

"Ben iyiyim yüzbaşı lütfen başla. Bu işte benim de payım büyük maalesef ki o yüzden yorulacaksak da birlikte."

Dudaklarındaki gülümsemeyi görmesem kendime gelemeyecekmişim gibi ben de ona gülümsedim. Yavaş yavaş kendine gelen bu adam işini en iyi şekilde yapmaya çalışan asil bir insandı. Ona duyduğum saygı gün geçtikçe artarken varlığı ile de mutlu oluyordum.

Eli anahtarı çevirmek için gitse de durdu ve benden tarafa baktı. Gözlüklerinden nereye baktığını anlayamasam da ayağa kalkıp bana yaklaştı. Refleks olarak hafif geri çekildiğimde "Konya güneşi acımasız olabiliyor bazen," dedi ve gölgelikleri indirdi. Bana gelen tüm güneş ışınlarını kapatmıştı ki yeniden yerine oturdu ve bu sefer çalıştırdı.

Tahminimce daha öncesinde düşündüğü planı uygulayarak biçmeye başladığında arada bana bakıp bir problem var mı diye inceliyordu. Her defasında gülümseyerek etrafı seyredip bu ender anın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Dersim boş geçmişti ancak bir öğrencim için yapamayacağım şey çok azdı.

Buğdayın dolgun başları biçerdöverin keskin bıçakları ile kesilirken, taneleri deposuna alınıyordu. Ayna gibi olan gökyüzünün açık mavisi göz alırcasına parlaktı ve güneşin iç ısıtan ama bazen de olabildiğine yakıcı olan hissiyatı daima ensemizdeydi. Kulaklarım sese o kadar alışmıştı ki sanki dünyaya bu sesle gelmiş gibiydim. Tarlanın eğimli dokusu arada oturduğum yerde sarsılmama neden olsa da sıkıca tutunuyordum ve Bera'nın beni kontrol etmediği sıralarda ben onu kontrol edip iyi olup olmadığına bakıyordum. Ne de olsa bu işi başına ben sarmıştım. Yine de tek kelime etmeden tüm ekini biçmeye gönüllü olmuştu. Ona bir özür bir de teşekkür borçluydum bu yüzden. Yapmayabilirdi de ama benim öğrencimi kurtarma isteğime destek olmak istemişti belli ki.

Dakikalar saatlere kucak açtığında güneş yavaşça batıya yönelmiş pembemsi rengini bize sunmuştu. İyice yorulan Bera son bölümü tamamlamak için direksiyonu çevirirken önlüğümün katladığım bileğini açtım ve ona doğru eğilerek alnında biriken teri silmeye başladım. Önce şaşırsa da sonrasında bana izin verdi ve o işine devam ederken ben onun ihtiyaçları ile ilgilenmeye başladım. Biçerdöverin kapaklı bölümündeki su şişesini çıkarıp ona verdim ve içmesini izledim. Gerçekten çok yorulmuştu. İşi bilmekle aşina olmak aynı şeyler olmuyordu. Bazen araç tutukluk yapıyor bekliyorduk. Bazen aşağı inip motoruna bakıyordu. Bazen buğday taneleri iyi toplanıyor mu diye depoyu kontrol ediyordu. Tüm hepsini yapmak için normal antremanlarından daha çok efor sarf etmişti. Bir asker bile olsa sonuçta o da insandı.

Son bölüm de tamamen bittiğinde ardımızda başakları koparılan saplar ve kocaman bir emek bırakmıştık. Bera hemen gitmek yerine biçerdöveri yol kenarında park ederek dinlenmeyi seçti. Belki de askerlerin yanına geldiğinde dinlenmek istemiyordu. Şimdi burada onlardan uzakken biraz dinlenebilirdi. Tamamen enerjisi tükenmiş bir halde biçerden inerken peşinden indim ve onun kendini güneş gözlüklerini dahi çıkaramadan öylece sapların içine yatışını seyrettim. Bayılırcasına yatarken bile ona çok büyük saygı duyordum. Sanırım bu, bir insana saygı duymanın en tuhaf boyutuydu.

Tamamen batan güneş ardında pembemsi bir ton bıraktığında biz sırtlarımızı biçerdöverin devasa tekerleğine vermiş öylece oturuyorduk. Bera bir dizini karnına çekmiş elini dizinin üstünden uzatmıştı. Uzun süredir sessizce aynı noktaya bakmaya devam ediyordu. Ondaki içsel efkar bana da geçmişçesine sessizdim. Bir şey desem yaralarını daha fazla açacağımdan korkuyordum. Çekirgelerin huzur veren sesleri kulakalarıma dolarken "Elimden kayıp giden tüm herkes için pişmanlık duyuruyorum," dedi.

SALGINWhere stories live. Discover now