49. Bölüm 🦠

6.2K 743 80
                                    


Gece olup karanlık çöktüğünde ailem kendileri için ayrılan evde istirahat ederken Bera tek saniye bile uyumadan başımda bekliyordu. Bilincim kapalı yatmaya devam ederken zavallı bedenim iyice güçten düşmüştü. Artık yer yer morarmalar oluşuyor ezikler tüm vücudumu kaplamaya başlıyordu. Böylesi bir ilerleyiş doktorlar tarafından tahmin edilse de uyutulmaya devam ediyordum. Uyandırılırsam zira kendime zarar verirdim. Ve çevreme. Ölümüm kaçınılmaz olurdu o zaman. Bunca vakit kasabalıya da böyle bir işlem yapılmasını dilerdi birçok kişi. Lakin ne olduğu bir türlü anlaşılamamıştı. Herkes vehamet içinde bir an önce bu korkudan kurtulmaya çalışmıştı. Bende ise durum farklıydı. Ölmemem için çareler aranıyordu lakin kaçınılmaz son gelip çatmıştı.

Bera çadırın içinde beklerken kapısından geçen Toprak ve Sarp yanına kadar gelip durdular. Bir şey söyleyecekleri belliydi. Bera sessizce Toprak'a baktığında "Haber çoktan ulaşmıştır Bera. Artık onu burada tutamayız," dedi.
"Ailesi de geldi. Olaya sadece Hilal gözüyle bakma. Şu anda kasabalı da onun iyileşmesini istese de o entegre olarak tehlikeli. Dışarıdakiler onun durumunu anlamayacaktır."

"Biliyorum."

"Hastalığın tedavisi yok Bera. Hepimiz elimizden geleni yaptık. Sen de çok çabaladın ve çok emek verdin. Isırıkların sana etki etmemesinin en büyük nedenlerinden biri antivirüs haplarından içmiş olman. Ancak bu sadece sana bağışıklık kazandırdı. Hilal'de işe yaramadı. Ona çoktan bulaşmıştı virüs. Lütfen bu gerçeği kabullen ve kendini yıpratma."

Toprak, Sarp ve Bera çadırın saydam duvarından bana bakarlarken ben, uyutulmanın verdiği sarhoşlukla duysam da hiçbir şeye tepki veremiyordum. Tek bildiğim nefes almaya muhtaç olduğum ancak nefes alacak güce sahip olmadığımdı. Kendimi zorlayarak hava çeksem de içime hep bir boşluk kalıyordu.

"Daha açığı Hilal'i öldürmek için gelecekler."

Bera sinirle Sarp'a baktığında "Doğru söylüyor," dedi Toprak. "Sana, özellikle sana bunları net bir şekilde söylemek zorundayız. Hilal'in ölümünü kabullenmeyecek tek kişi sensin şu an. Üstelik herkese göre tehlikelisin de. Bunca enfekte kişiyi öldürdükten sonra Hilal'e ayrıcalık tanırlar mı sanıyorsun? Tedavisi olmayan bir durumda şu an. Ya biz ya onlar ölümünü isteyecekler anlıyor musun?"

"Kapayın çenenizi. Hilal'i öldürmek için gelenlerin alnının ortasından vururum."

"Sen bari yapma." Toprak yalvarırcasına sorduğunda Bera hüzünle baktı. Bir ağır yıkım daha çökmüştü ki yüreklere, Bera gözlerini benden tarafa çevirdi. Bir hafta geçmişti hareketsiz yatmamın üzerinden. Tedavi için dışarı da çıkaramıyorlardı, ölümüm için ferman verilir korkusuyla.

"Ne yapmam lazım o zaman? Ne yapmam lazım söyleyin?"

Toprak şefkatle Bera'nın omzunu sıktı.

"Yapacak hiçbir şey kalmadı dostum. Sadece izin ver. Onun bedeninin huzura kavuşması için sadece müsade etmelisin artık."

Bu cümle tüm umudu bitirmiş gibiydi. Daha ilerisi yok gibiydi. Artık yapacak hiçbir şey yok demek ne demekti? Bera için her zaman bir çıkış yolu vardı. Yol yoksa patikalardan geçerdi o. Tünel açardı. Dağları aşardı. Şimdi nasıl başka yol yok derlerdi? En nefret ettiği şey ümitsizlikti. Annesini de karşısında sallanırken gördüğünde gücü onu kaldırmaya yetmemişti. Çaresiz karşısında ölümünü seyretmişti. Tüm çocukluğu daha çok güçlenip, en iyi antremanları yapıp, ihtiyaç durumunda sevdiğini kurtarma hevesi ile geçmişti. Hâlâ daha rüyalarında annesini kurtarıyordu Bera. Bu kadar güçlenirken yüzbaşı hatta binbaşı bile olmuştu. Bunca emek ve mertebeden sonra nasıl yapacak hiçbir şey yok derlerdi?

SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin