Bir Başkasının Günahı

5.5K 412 350
                                    

Günün aydın olsun sayın okur, yeni bölümle merhabalar! Şu ara yazar yeni heyecanlar yaşıyor. Yeniden üniversiteli oldum. Kayıt olmak, bölümle alakalı yorumlar, videolar izlemek derken işin içine girdim. Malum kendi bölümümden atamalar o kadar zorlaştı ki... İlk kez ve yeniden üniversiteli olanlara başarılar dilerim. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen. Keyifli okumalar...
***


Gülilzar, kim bilir hangi hayvana ait olan pislikle sıvanmış duvarlara bakıyordu öylece. Muhtarı duymaz olmuştu. Kulakları, sağır; gözleri, âmâ kesilmişti. Burnunun direği sızlıyordu. Neler ummuştu, ne bulmuştu. Kol yenindeki düğmeleri, bir bir açmaya başladı. Muhtarın, ona deli gözüyle baktığını biliyordu. Açıkçası pek umurunda da sayılmazdı, çok işi vardı. Yeni bir öğretim yılına hazır olması gerekiyordu, bu damı akmış, içi hayvan necasetiyle dolu dört duvarı, kirden, mikroptan arındırması gerekiyordu.

Dirseklerine dek sıvadığı elbisesi ile el verdiği ölçüde içerideki kırık, işe yaramaz sandalyeleri eline alıp dışarıya taşımaya başladı. Muhtar, ah vah ediyor, engel olmaya çalışıyordu genç kadına. Genç kadınsa duymamakta kararlıydı engelleri. Sarışın gencin de ona yardım için kolları sıvadığını gördüğünde bir daha minnet etti.  Bir süre sonra Muhtar, onları kendi hallerine bıraktığında daha hızlı ilerledi işler. Son sırayı da dışarıya taşıdıklarında Gülilzar, henüz genç ile tanışmadığını hatırladı. Ellerini birbirine vurup kirden bir nebze de olsa kurtulmak istedi.

"İsmin nedir? Bayağıdır birlikte taşıyoruz bunları ama..." Sarışın genç, çömelip kollarını dizlerine dayadı. Omzuyla boynundaki teri silerken yüzü buruştu.

"Adım Rıfat, abla." Gülilzar, Rıfat'a sıcacık gülümsedi. Rıfat ise utançla başını yere eğip ilgili gözlerden kaçmaya çalıştı. Bir süre sonra, "Abla, buyur bugün bize gel. Anam, seni bir güzel ağırlar," dediğinde Gülilzar, tereddüt etti. Ancak bu insanlara şimdi güvenemeyecekse bir daha aralarındaki bağı kuvvetlendiremezdi. Başını sallayarak,

"Olur Rıfat. Ancak biraz daha temizleyeyim okulu. Dört güne kullanıma amade olmalı," dediğinde Rıfat da çöktüğü yerden doğrularak gerdi bedenini.

"Tamam abla. Ben, senin bavulları, eve götüreyim. Su kuyusundan birlikte su taşırız. Birazdan döneceğim." Rıfat, üç bavulu da taşırken epey bir zorlanıyor görünüyordu lakin aldırmadan devam etti. Gülilzar, başını arkaya atıp güneşin, tenini yakmasına izin verdi. Oyalanmaması gerekiyordu ama biraz tembellik etmek istiyordu. Tadını çıkarmak istiyordu sıcağın. O hep soğuk odalarda kalmıştı. En azından anne babası ileyken... Hayal meyal hatırlardı o günleri, bir battaniyenin altında kardeşleriyle bir ısındığı zamanları...

Omuzları düştü. Artık o günlerde değildi ve henüz güneş, saklanmadan bitirmesi gereken uğraşlar vardı. Derhal dayandığı kırık masadan ayrılıp koku ile sarmalanmış okula daldı. Tek derslikli okulda, orta büyüklükte bir oda bulunmaktaydı ve bomboştu. 'En azından buradan kırık toplamayacağım,' diye düşündü Gülilzar. Burnundan pes bir ses çıkardı. Çok eksik vardı ve bunları karşılaması için Muhtar ile konuşması gerekiyordu. Ne yazık ki Muhtarı sevmemişti. Fazlaca asabi bir ifadeye sahipti. Tıpkı kendi babası ve eniştesi gibi...

Zihnini dürtüp bir köşede kendi haline bırakılan, eskimiş bir süpürgeyi eline alıp baştan sona dek atmaya başladı tüm iğrençlikleri. Ak pak olacaktı burası, tıpkı içindeki nesil gibi tertemiz olacaktı. Her süpürge darbesinde kötü niyetlerin, cehaletin de sökülüp atıldığını düşünüyordu Gülilzar. Yerine ilim ekecekti, aklı başında bireyler çıkacaktı bu viraneden.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin