İtimat

2.5K 254 55
                                    

İyi günler dilerim sayın okur. Yeniden merhabalar! Bu bölüm tahmin ettiğin üzere Gülilzar'ın duyguları üzerine. Belki biraz da Rıza'dan duyacağın cevaplarla... Geçen bölümde isteğimi gözardı etmeyip dile gelenlere teşekkürlerimi iletiyorum. Ulaşmak istenen tepkilerdi. Bin öpücük! Yorumlarını her zaman merakla beklediğimi bilmeni isterim sayın okur.

Medyadaki şarkı; Zeki Müren'in Gitme Sana Muhtacım şarkısıdır. Dinlemeni tavsiye ederim. Bu arada en aşağıda bir kapak seni beklemekte. Murat ile ilgili bir kurgu düşünüyorum. Görüyorsun sayın okur. Daha yazmaya başlamadan kapağı yaptım. Sanırım bu konuda da fikrini isteyeceğim. Eh, daha fazla uzatmanın bir manası yok değil mi?

Keyifli okumalar dilerim sayın okur. Selametle!

9 Ocak 1951Birleşmiş Milletler genel merkezi açıldı

***

Gözlerinden akan yaşlar bir bir çenesinden süzülürken ne düşüneceğini bilmiyordu. Yorganının altına sığınıp kendisini dahi dinlemek istemiyordu. Sadece sessizlikti istediği. Onu kimsenin olmadığı, tek bir kuşun bile ötmediği bir yere bırakmalarını diliyordu. İstediği, bir süreliğine fikirlerden yoksun olmaktı. Bir süreliğine de olsa gözünü kapayıp nefes almamayı diledi. Nazım... Neden gitmişti sanki? Şimdi o yanında olsaydı kollarını omuzlarına sarar, acısına iştirak ederdi. Nazım... En büyük kötülüğü Gülilzar'a yapmıştı. Onu terk eden insanların başında geliyordu neticede. Şimdi de Rıza...

Çatırdayan odunlar tek sesti odada. Oysa Gülilzar'ın içinde susmak bilmeyen, çığlık çığlığa bağıran bir kadın vardı. Sanki sessizliği bir isyandı, bir yakarıştı. Elindeki mektubu bir daha okuyamamıştı. Yüreği el vermiyordu ki! Tekrar tekrar kalbine bıçak saplamanın bir manası yoktu. Gerçek zaten ortadayken buna emin olmak için kendini paralamaya ne hacet vardı? O da söylememiş miydi hem? 'Zaten evli olan bir adamı, tekrar evlendiremezler. Elbette kuma olmayı düşünürsen...' Göz kırpıp, '...Hayır demem,' demişti. Ah! O zamanlar da tıpkı şu zamanki gibi yüreğini hoplatıyordu Rıza'nın şakaları. Yine şaka yapıyor sanmıştı. Ne kadar da aptaldı.

Parmaklarının arasından kayıp gitti mektup. Bu kadar mı değersizdi Rıza'nın gözünde. Bunun Gülilzar için ne kadar küçük düşürücü olduğunun farkında değil miydi? Hiç mi tanımamıştı Gülilzar'ı? Bunca zamandır birlikte geçirdikleri anılar üşüştü zihnine. İlk başlarda Rıza'nın, onu istemeyişi, kaçması, Fatma Hanım'ın sürpriz nikâhına olan itirazları, sonrasında olan sessizliği... Görememişti Gülilzar. Aşk sarhoşluğundan mustaripti. Kör olmuştu.

Gözüne ilişen Rıza'ya ait olan hırkayı parçalamak istedi. Yakıp yıkmak istedi etrafını. Şaşkınlığın yerini yavaş yavaş öfke almaya başladığında yapmış olduğu aşa yöneldi. Rıza için yapmıştı, onun için... Dökmek isteğiyle dolup taşarken kıyamadı. Aptallığı bir türlü yakasını bırakmıyordu ki! Hâlâ onu düşünüyordu. Geldiğinde aç olacaktı. Ellerini saçlarından geçirip yolarcasına çekiştirdi. Dudaklarından histerik kahkahalar çıkarken biri bu halini görse acırdı diye düşündü. Kahkahaları hıçkırıklara, yakınmalara döndüğünde yere çöküp dolu dolu ağladı. İçini kanatırcasına. Rıza... İçinde kanat çırpışlarına neden olan adam... 'Nasıl,' diyordu Gülilzar duvarlara fısıldarcasına. 'Nasıl!'

Ne kadar zaman kaldı yerde bilmiyordu. Akan zaman durmuştu zaten. O mektubu okuduğu an durmuştu. Fakat mektebin kapısının açıldığını duyduğunda dermanı olmayan ayakları güç kazandı birden. Yerde duran mektubu avuçları arasına alıp Rıza'nın odaya girmesini bekledi. Çok sürmedi. Rıza, yüzü buz tutmuş bir halde içeri geçtiğinde ışıl ışıldı gözleri. Gülilzar başka zaman olsa ellerini yanaklarını ısıtmak için işe koşar, kollarına atılırdı. Lakin şimdi durum farklıydı. Rıza bunu gördüğünde endişeyle çatıldı kaşları.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin