Aliyyül Âlâ Çehre

5K 356 319
                                    

İyi geceler dilerim sayın okur. Biraz geç oldu, iki yaramaz oğlum var, malum... Bir de hasta olduklarınran günü dahi hatırlamadım açıkçası. Güç olmadı ama görüyorsun. Keyifli okumalar dilerim. Yorum ve oylamayı unutma. Selametle!
***

Çay bardağına vuran kaşığın sesi, kulak tırmalayıcıydı. Gülilzar, bu sesi kesmek için muhtarın iki parmağı arasındaki kaşığı almak istiyordu. Sanki Muhtar, bilerek bu görüşmeyi ertelemek istiyordu. Gülilzar, inatçı bir kadındı, beklerdi. Gözlerini, Muhtar'ın üzerinden ayırmadı. Muhtar, sonunda çay kaşığını, bardağa vurmayı keserek çıkardı. Bunu yapmadan önce kaşığı, bardağın ağzına iki kere vurup altlığa bıraktı. Her hareketi, o kadar ağırdı ki Gülilzar, bir delilik edip bardağı, Muhtar'ın ağzına götürmek istedi. Elbette ki yapmadı. Yaradan'dan sabır dileyip koyu kaşların altına işlenmiş gözlerle seyir eyledi bu adamı. Muhtar, çayın tadını beğenmeyerek yüzünü buruşturdu.

"Rıfat! Kör olasıca, gel buraya!" Rıfat, Muhtarlık binasından içeriye adımını atarken pek bir ürkmüş görünüyordu.

"Efendim Muhtar amca." Muhtar, sert bir ifade ile bardağı uzatıp,

"Çaycı Ramiz'e söyle, sabahtan kalanları içirmesin bize! Hem parasını alıyor hem de bayat çay veriyor!" Muhtar söylenmeye devam ederken Rıfat, çay bardağını aldı. O sırada Gülilzar'ı fark ederek tebessümünü sergiledi çehresinde. Gülilzar da aynı karşılığı verirken,

"Kaç yaşındasın Rıfat?" diye soruverdi. Rıfat, elini sarılarının arasına daldırdı.

"On beş yaşındayım abla."

"Okuma yazma bilir misin Rıfat?" Gülilzar, merak içinde beklerken Rıfat biraz düşündü. Oysa düşünülecek bir şey yoktu. Ya evetti ya da hayır. Bu fikirle gerildi korse içindeki vücudu. Rıfat, Muhtar'a bakarak kararsızlık içinde kekeledi

"Bi... Bilirim." Gülilzar, bu cevaptan emin olamadığından Muhtarlık binasının içindeki eşyalara göz gezdirdi. İstediğini bulduğunda Muhtarın masasına uzanarak bir dosyayı aldı eline. Dosyayı açarak ilk sayfayı okuması için uzattı. Beklediği gibi Rıfat, okuma yazma bilmiyordu. Hem de bu yaşına kadar. Muhtara öfke ile döndü.

"Benden önceki muallim ne iş yapardı burada?" Muhtar, omuz silkerek yanıtladı.

"Vallahi zaten bizi de pek sevmezdi. Eh, biz de onu sevmezdik. Çekti gitti yılı dolmadan." Gülilzar, bu cevapla daha çok öfkelendi.

"Muhtar sen ne iş yaptın peki?" Muhtar, kem küm ede ede Gülilzar'ı yanıtsız bıraktı. Genç kadın, yüzündeki sertliği silerek daha makul bir hale büründü. "Ben de senden yardım isteyecektim Muhtar. Okulun eksiği çok... Sıra, masa ve dolap lazım geliyor." Muhtar, başını salladı sağa sola.

"Öğretmen hanım, köyün durumu belli. Şimdi tam ekim zamanı. Köylü, bir kuruşa hasret. Bizim de etimiz budumuz belli." Gülilzar, iç mihnetiyle ofladı.

"Peki, ben başımın çaresine bakarım. Bari talebe olacak çocukların bir listesini verin." Başını, hâlâ elinde çay bardağı bulunan Rıfat'a çevirerek, "En başta Rıfat'ın ismi olsun," derken Rıfat'ın yüzünde açılan gülleri gördü. Muhtar, homurdanarak kabul etti talebi. Gülilzar, bir geceyi daha misafir olarak, Ahmet'i daha fazla tedirgin etmek istemediğinden tekrar ilçeye gitmeyi uygun gördü. Sabah erken saatlerde uyanarak okul için bir kurumdan iane alabilirdi. Muhtara posta arabasının gelip gelmeyeceğini sorduğunda Muhtar, şanslı olduğunu ve yarım saat sonra durakta olacağını belirtmişti. Bu, Gülilzar'ı sevindirmiş, harekete geçirmişti.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin