Münaaza

2.5K 257 241
                                    

Tekrar yeni bir bölümle merhabalar.Önceki bölümlerde çok fazla aksiyon yaşadın diye düşünüyorum. Yani elbette bir aksiyon kurgusu kadar değil ama romantizm barındıran bir hikaye için çoktu. Hadi kabul et! Bu bölümle biraz dinecek o hararet. Umarım çok sıkılmazsın. Hoş, Gülilzar'ı seven bir okur asla sıkılmaz! Yazar; azıcık seni zorluyor, anlamamazlıktan gel. Bu arada bölümün kelime anlamı; tartışma, ağız dalaşı demek. 

O halde ben aradan çekileyim de keyifle oku sayın okur, fazla konudan konuya atladım. Selametle! 

7 Aralık 1950 Cevat Fehmi Başkut'un, "Sana Rey Veriyorum" oyunu yasaklandı. 

***

Ağaçların üzerinde dünkü ıslaklık vardı daha. Yaprakların üzerinden kayıp bir alt yaprağa düşen yağmur damlasının sesi o kadar barizdi ki Gülilzar her geçtiği ağacın gözyaşı akıttığını düşünüyordu. Kim bilir belki Abdullah içindi hepsi. Eniştesinin öldüğü akşam da yağmur yağmıştı, Nazım'ın da... Gündüz gözüyle ne kadar da normal görünmüştü gözüne köy. Oysa perdeyi kaldırdığın anda çirkinlikle karşılaşılıyordu.

Gülilzar, gün ışığının ilk huzmeleriyle kendini dışarıya atmıştı. Daha fazla duramamıştı işte. Sonunda Rıza kendisine kızacak da olsa yapamazdı. Üstelik Rıza'nın kesinlikle karışmaması gereken bir mevzuydu. Ailesinin başına gelenler yetmezmiş gibi bir de bu durumdan ötürü hısımlık edemezdi Kadir Bey'e. Gördüklerini anlatacak biri vardıysa da bu, Gülilzar olmalıydı. Onbaşının hâlâ komşu köyde olmasını umuyordu. Daha şimdiden yorulmuştu ayakları. Daha uzak bir yere gitmesi demek ders saatini kaçırmak demekti. Ancak korktuğu gibi olmadı. Onbaşı tam da belirttiği köyün girişinde, askeri aracın içinde uyuyakalmıştı. Erlerden ikisi nöbet tutarken bir diğeri de onbaşının yanındaki koltukta dalmıştı.

Erler Gülilzar'ı görür görmez onbaşını uyardı. Üşümüş oldukları her hallerinden belli olan bu adamlara sarsakça tebessüm etti. Daha fazlasına takati yoktu. Onbaşı, Gülilzar'ın halinde bir iş olduğunu sezinleyip yanına vardığında,

"Gününüz aydın olsun, buraya kadar gelmenizin sebebi nedir?" diye sorduğunda Gülilzar direkt olarak konuya girdiği için onbaşıya minnet etti. Bu sebeple dün gördüğü her ne varsa anlattı. Tüm detayları ile. Tek bir şeyi atladı o da Rıza'nın varlığı. Bu sebeple kısa bir gezintiye çıktığını ve büyük bir şok ile karşı karşıya kaldığını belirtirken inanılır olmaya gayret etti. Ancak Gülilzar ne dese onbaşı inanacak gibiydi.

Gülilzar bütün söyleyeceklerini ortaya döktüğünde rahat bir nefes aldı. Onbaşının merhametli tavrı ve ona inanmış olması Gülilzar için kıymetliydi. Nihayet onbaşı da vakit kaybetmeden köyün içindeki askerlere karargâha dönme emri verip komutan için bir pusula bırakmıştı. Kendisi de işe koyulmak için köye Gülilzar ile birlikte yollandı. Genç hanımı mektebe bırakacak sonra da gerekli soruşturmalara başlayacaktı. Böylesi büyük bir suçlama göz ardı edilemezdi.

Yol Gülilzar için çok kısa gelmişti bu sefer. Zira onbaşı ve komutana güveni tamdı. Kendisi sorumlu bir vatandaş olarak şikâyetini belirtmiş, gerisini devletin ellerine bırakmıştı. Arkasına yaslanıp ıslak toprak kokusunu içine çekti. Sanki dünden beridir soluk alamıyordu da şimdi taze havaya kavuşabilmişti.

Çok geçmeden köye varıp mektebin önünde durduklarında onbaşı yine kapıyı Gülilzar için açıp inmesine yardımcı oldu. Gülilzar bu kadar çok ilgili olmasından ötürü müdana etti. Nasıl teşekkür edeceğini bilmez bir halde gülümsediğinde aynı karşılığı aldı.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin