Teselli

2K 269 13
                                    

Hayırlı bayramlar dilerim sayın okur. Yeni bir bölümle merhabalar! Bayram sebebiyle bir güncük geciktim. Okur fazlaca anlayışlı olduğundan bunu da mazur görür. Bir haberim var sana sayın okur. İyi mi kötü mü sen karar verirsin. Gülilzar'ın bitmesine iki bölüm kaldı! Şükür ki en başta belirlediğim sayıda bölüm olacak. Ne daha fazlası ne de daha azı. Her neyse sayın okur. Seni bölümle baş başa bırakayım. Keyifli okumalar dilerim. Selametle!

8 Haziran 1951 Türkiye'de ilk kalp ameliyatı Gülhane Askeri Hastanesi'nde yapıldı.

***

Şimdiden pişman olmuştu. Bu şehri, ülkeyi sevmiyordu. Nereye baksa eski Rıza'yı görüyor, tekrar o ruh haline bürünmekten korkuyordu. Üstelik Gülilzar burnunda tütüyordu. Ne yapıyordu, nasıl bir vaziyetteydi? O da kendisini özlemiş miydi? Pencereden uzaklaşıp Yolande'nin nerede olduğuna bakmaya başladı. Tek tesellisi bu küçük kızdı. Henüz Allah'ın gözünden düşmediğinin bir göstergesi gibi bir şeydi Rıza'nın nezdinde.

Sonra buraya geldiğinden beri aklından düşmek nedir bilmeyen Gülilzar geldi yine. O neye tutunuyordu ya da tutunmasını gerektirecek hislere sahip miydi? Ona göre öyle birden ortadan kaybolması yeteri kadar sevmediğinin kanıtıydı. Bir arkadaşı Ankara'da olmasa halasının evinin boşaltılmış olduğunu da öğrenmeyecekti. Elbette bir şekilde onu bulabilirdi. Bu yıllarca sürse dahi yapabilirdi. Lakin Gülilzar bulunmak istemiyordu, onu istemiyordu. 

Bahçeye çıktığında Yolande'nin yere öylece çömelmiş olduğunu, boş gözlerle toprağı incelediğini gördü. Ayakları kendiliğinden hareket etti. Son zamanlarda çok fazla bu halde görüyordu onu. Kendi vaziyeti yüzündendi muhtemelen. Küçük kızın yanına vardığında yere çömelip iç çekti. Kimseye faydası dokunmuyordu işte. Yolande'yi de üzüyordu. Kızın baktığı yere odaklandığında ölü bir böceğin etrafını saran karıncalarla karşılaştı.

"Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda Yolande işaret parmağını dudaklarına dayayıp susmasını işaret etti. Sonra sessizce,

"Şu an bir cenazenin ortasındasın!" diyerek uyarmaya kalktı. Kaşları çatılmış, dudakları büzülmüştü. Bu haliyle annesinden çok Kazım'ı andırıyordu. Kendine engel olamayarak gülümsedi. Fakat Yolande daha fazla olabilecekmiş gibi kaşlarını çattı. "Ölüye saygı duy lütfen baba!" Bu uyarı Rıza'yı durdurmaya yetti. Her ne kadar bu olayın bir erzak depolama olduğunu söylemek istese de durdurdu kendini. Minik kızı hayal kırıklığına uğrayabilirdi. Daha fazlasına müsamahası yoktu.

"Kazım babamın da cenazesi oldu mu baba?" Yolande'nin meraklı çıkan sesi, Rıza'yı neye uğradığını şaşırttı. Büyüdükçe bu tür sorular da çoğalıyordu ve daha da çoğalacaktı. Bir gün kendisinden de hesap soracağı korkusu hâlâ bir yerlerde duruyordu. Yolande, Kazım'ı her sorduğunda ise bu korku, telaşa dönüşüyor; boğazını sıkıyordu. Her ne kadar Mirabelle'nin ısrarları yüzünden buradan kaçmış olsa da Kazım konusunda hesap sorulacağı endişesi de bir diğer etkendi. Teknik olarak Kazım'ın ebediyete göç etmesinde bir kusuru olmasa bile Rıza'nın geçmişi onun dikkatini dağıtmıştı. Kısacası ölümünde Rıza'nın da payı vardı kendisine göre. Hem öyle azımsanacak bir pay da değildi. Boğazından yukarıya doğru tırmanışa geçen yumru nefes almasını zorlarken,

"Elbette oldu. Tüm sevdikleri etrafındaydı," derken büyük bir yalancı olduğunu düşünüyordu. Belki öncesinde Rıza'yı severdi. Fakat son anlarında nefret ediyordu muhtemelen. Üstelik tek bir yakını dahi gelmemişti cenazeye. Bunun da müsebbibi Mirabelle ile olan ilişkisiydi. Onlar Rıza'yı suçlamamışlardı lakin Mirabelle'ye bir tükürmedikleri kalmıştı. Bir de üstüne Yolande'yi söylediğinde mikrop kapmaktan korkar gibi ıramışlardı. Rıza işte o yaşananlar sebebiyle hayatının hatasını yapmıştı. O vakitler en doğrusu bu gibi gelmişti. Çünkü ne Kazım'ın ailesi ne de Mirabelle'nin ailesi emanetlere kol kanat germişti.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin