Aşkın Canlı Kanıtı (Final)

4.6K 380 146
                                    

Medya; I Believe, Frankie Laine

***

Heyecan içindeydi. Yaklaşık bir aylık aramalarının bir neticeye ulaşması ayaklarını yerden kesmişti. Bunca zamandır yapması gereken şeyi şimdi ediyor oluşu aptallığına bağlıyordu. Bu denli basiretsiz bir adam olduğundan ötürü Gülilzar ne dese yeriydi. Sahi karşısında onu görünce ne tepki verirdi? Kollarının arasına koşar mıydı? Belki de eline ne geçerse fırlatıverir, canını yakmaya çalışırdı. Oysa Rıza'nın canını yakan tek şey Gülilzar'ın yokluğuydu. Öyle çok dolmuştu ki onunla, benliğini çepeçevre saran aşkı olmasa hayattayım demeyecekti. O kadar seviyor, sevgisine alışmıştı.

Küçük valizini temizliğinden emin olmadığı bir motele bıraktığından beridir yerinde duramıyordu. O vakitten beridir sokakları arşınlıyordu. Ne yazık ki bir araç bulup da kavuşma anını hızlandıramıyordu. Tüm bu sıcağa ve aksiliklere rağmen yüzünde eksik etmediği gülümsemesi duruyordu. Ne yapıp edip önce kendini affettirecek, ardından güzel bir yuva sunacaktı Gülilzar'a. Yapacaktı ve Gülilzar dahi engel olamayacaktı. Onun vicdanını yeteri kadar dinlemişti. Bundan böyle aralarına herhangi bir engelin girmesine müsaade etmeyecekti.

Alnında biriken teri gömleğinin yeniyle sildiğinde, 'Gülilzar olsa çok kızardı,' diye düşündü. Yeter ki yanında durmasına izin versin bir ömür azarlanmaya razıydı. Hayali bile güzeldi bunun.

Biraz daha ilerlediğinde etrafını incelemeye başladı. İlçenin bu kısmı fazlasıyla köyü andırıyordu. Burada yaşayanlar da ortama ayak uydurmuş, köyün o üstü kapalı fakat bilinen kurallarına ayak uydurur gibiydi. Bakışlardan fark etmişti Rıza. İnsanlar, onu gördüğü an gözlerini üzerine dikmişler, neci olduğunu kavramaya çalışmışlardı. Onu gören adamlar kaşlarını çatıyor, kadınlar yemenilerini burunlarına dayıyordu. Çocuklardan bir kısmı ise bir yere kadar peşinden ayrılmamış, sonra da daha fazla ilerlemeyi uygun görmeyerek ayrılmışlardı. Rıza ise bu esnada sadece elindeki kâğıda odaklanmış, ona yöneltilen bakışları görmezden gelmişti.

Bir kez daha elindeki kâğıda göz atıp kapılara baktı. Hayır, daha gelememişti. Yaklaşmıştı lakin tam olarak varmış değildi. Durmayıp ilerlemeye devam edecekti ki bir yerden yükselen sesler dikkatini cezbetti. Durup seslerin nereden geldiğine kulak kabarttı. Çocuklardı, çığlık atıp ağza alınmayacak sözler ediyorlardı. Sebebini merak etti tam da o anda.

Ayaklarını nidaların döküldüğü sokağa çevirdi. Gördükleri gözlerinin irice açılmasına sebebiyet verdi. Gülilzar, o çok sevdiği çocuklar tarafından çevrelenmişti. Lakin bu sefer çocukların sevgiyle yaklaştığını söyleyemezdi. Çoğunun elinde taş vardı ve muhtemelen yolunu kestikleri kadına fırlatmaya hazırlanıyorlardı. Çok değişmiş görünüyordu sevdiği kadın. Fazlaca kilo almış, üzerindeki kıyafet bedenine yapışmıştı. Biraz da çökmüş gibiydi ama en çok karnının şişkinliği Rıza'yı şaşkınlığa uğratıyor, adeta toprak zemine mıhlıyordu. Gülilzar hamileydi! Üstelik son aylarında olduğu aşikârdı.

Kulakları uğuldamaya başladı, bedeni taş kesti. Başımdan kaynar sular aktı dese bu hissi karşılamazdı. Henüz hislerini ve görünen gerçeği sindiremeden çocuklardan birinin elini kaldırarak taşı fırlatmaya hazırlandığını gördü. İçinden bir şeyler kopup gitti sanki. Engel olmak adına öne atılıp koştu fakat taş, çocuğun elinden savrulup ilerledi. İlerledi ve taş Gülilzar'ın omzuna çarparak yere düştü. Genç kadın taşın geldiğini görmemişti ki ilk darbeyi alır almaz kollarını karnına sarıp çökerek bebeğini korumaya çalıştı. Sanki ilk taşın hedefini bulması diğer çocukları cesaretlendirmişti de onlar da taşı fırlatmaya hazır ola geçtiler.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin