Biraz Zaman

2.3K 268 14
                                    

İyi geceler dilerim sayın okur. Yeni bir bölümle merhabalar! Açıkçası bu hafta fazlasıyla meşguldüm. Yazamayacağımı düşündüm bir ara lakin fırsatını bulduğum an yazmaya başladım. Umarım çok bekletmemişimdir. Bu arada şu etiket olayından ötürü neyin ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Sanırım artık bir hikayeyi bulmak daha zor hale geldi. Ne olacağı belli olmaz, sen Gülilzar'ı kütüphanene al. Wattpad her an yeni bir sistemle karşımıza çıkabilir.

Artık seni bölümle başbaşa bırakarak keyifli okumalar diliyorum sayın okur. Selametle!

24 Mart 1951Kore Savaşı : Birleşmiş Milletler kuvvetleri Seul'ü geri aldı

***

Yer ayaklarının altından çoktan çekilmişti. Olan biten her şeyi suyun altındaymışçasına duyumsuyordu elbette. Fakat ne sesleri birbirinden ayırt edebiliyor ne de anlamlandırabiliyordu. Gözleri bir türlü odağından ayrılmıyordu. Kadir Bey'in cansız bedeni sere serpe uzanırken tek düşünebildiği, buradan derhal çıkması gerektiğiydi. Eğer ayaklarını hareket ettirebilseydi yapardı da. Ancak beyni işlevini yitirmişti sanki. Bırak ayaklarını oynatmak, yutkunamıyordu bile.

Cansız Kadir Bey'in üzerine serilen ince bir örtüyle kapatıldığında dahi yerinden kımıldayamadı. Etrafta koşuşturan adamlar kimdi, niye koşuyorlardı? Açıkçası pek umurunda da değildi. Taş zemine yayılan kırmızılık; ince örtüye de bulandığında yanaklarından usul usul indi gözyaşları. Sonra sesler netleşti, birileri ağlıyordu. Hem de hıçkıra hıçkıra. Lakin bu yakınmalar; Kadir Bey'e değildi.

Nazire Hanım, oğlunun başını kucağına almış; belki de daha önce hiç gösteremediği kadar duygularını sergiliyordu. Kurtuluş, kan ve gözyaşlarının ardından yüzünü göstermişti yine. Bu sefer karakterler farklı da olsa tema aynıydı. Nazire Hanım, Murat'ın yüzüne doğru eğilmiş; alnını öpücüklere boğuyordu. Lakin oğlu hareket etmiyordu. Muhtemelen başına aldığı darbenin etkisiyle baygınlık geçiriyordu. Gözlerini araladığında olanlara akıl sır erdiremeyeceğini biliyordu Gülilzar. Kendini suçlayacaktı. Annesini kaybetmiş olmasını sadece kendi akılsızlığı yüzünden olduğunu kabul edecek; ettirmeye çalışacaktı. Şimdiden görüyordu olacakları genç kadın. Kendisi de yapmamış mıydı? Kendi kendini cezalandıracaktı Murat. Bir daha mantığı dışında hareket etmemeye çalışacaktı.

O esnada Rıza'nın kapıdan dışarıya çıktığını gördü. Kriz yönetimini iyi bir şekilde hayata geçiriyordu. Sağa sola koşturuyor; durmadan birileriyle iletişim haline geçiyordu. Kimse ne, neden diye sorgulamıyordu. Sadece Rıza'nın direktiflerini dinliyor; uyguluyordu. Rıza'nın, bir çalışana; 'Jandarmaya haber verin,' dediğini duyumsadığında daha fazla ayakta kalamayacağını düşündü Gülilzar. Yıkılacak gibiydi. Bu sebeple bir yere yığılmadan kırmızı duvar kâğıdıyla kaplı olan kirişe yaslandı. Dizlerini göğsüne çekip küçülebildiği kadar küçüldü. Ardından gözlerini tekrar ana-oğula dikti.

Murat gürültülü bir şekilde öksürdüğünde ortaya saçtığı kandamlaları Nazire Hanım'ı çıldırtacak derecede korkuttu. Rıza'yı bağır çağır yanına getirttiğinde Rıza, onu rahatlattı.

"Sadece dilini ısırdığından... Merak etme Murat iyi." Nazire Hanım yatışırken ellerini bir kerecik bile olsun çekmedi oğlundan. Bu görüntü Gülilzar'ı utandırdı. Daha ne kadar olmuştu ki bu kadıncağızı korkaklıkla, acımasızlıkla suçladığı? Belki de Gülilzar'ın suçlamaları tetiklemişti olanları. Genç kadın düşüncelerinin gittiği yönü beğenmedi. Biraz daha fikirlerine dalsa doğumundan bile kendini suçlardı.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin