Hayattan Çalınmış Bir Gün

2.8K 270 283
                                    

Günün aydın olsun sayın okur! Sevgililer günü özel bölüm ile karşındayım. Aslında hikayenin akışı ile ilgili o yüzden özel olur mu bilemedim. Ancak kısa, bin iki yüz kelimecik kadar. Umarım yazar seni sıkmıyordur.

Gitmeden Nazım'ın (Hikayedeki) şiirini paylaşayım dedim.

Keyifli okumalar dilerim sayın okur. Selametle!

Ah, sevgili!
Yine bir akşam seni görmeden sabah ettim.
Gözlerim Uykusuzluktan değil, sensizlikten kızıla boyandı.
Sen sevgili! Sen bilir misin içimde kıvranıp duran alazlı hisleri?
Nereden bileceksin?
Sen her sabah, şu demir kapıdan çıkıp kızıl örtü sardığında göğü, görünürsün ya hani,
Hani başını önüne eğersin de kaldırmazsın ya!
İşte tam o anda içimde çırpınıp duran duygular taşmak ister.
Bedenimden taşıp sana sarılmak ister.
Keşke sen de bilsen sevgili.
Ah! Sevgili keşke...

***

Ayakları yerden kesileli çok olmuştu. Biri ona, havada süzüldüğünü söyleseydi inanırdı. Zira Rıza'nın dün geceki ziyareti ve yaşamış oldukları ani yakınlık, Gülilzar'a deyim yerindeyse kanat taktırmıştı. Tek korkusu, kanatlarının kırılma ihtimaliydi. Ancak Rıza'ya o kadar güveniyordu ki bu endişesini yersiz buluyor; kulak ardı ediyordu. Aynanın karşısına geçip dün gece, Rıza'nın söylediklerini tekrar etti zihni. Öylesine mesuttu ki...

Rıza, sinema için Gülilzar'dan söz aldıktan sonra mektepten çıkmış; halasının evine yollanmıştı fakat yatakta bıraktığı kokusuyla Gülilzar'ın gözüne, damla uyku girmemişti. Çok sonra nasıl dalmış olduğunu kendisi bile bilmiyordu. Sarmaçları bu sefer takmamış olduğundan saçlarının doğal hali ortaya çıkmış; kendine veryansın etmişti ama yapacak bir şey yoktu. Güzelce tarayıp hazır olduktan sonra yola koyuldu. Rıza ile köyün uzak bir köşesinde kalan ağacın altında buluşacak, gizli gizli tüyeceklerdi. Bu ehemmiyetliliğin sebebi, bir sözün çıkmamasıydı. Rıza, Gülilzar'ın endişesini anlamış ve hak vermişti. Köy yerinde çok fazla yakın durmamaları gerekirdi. Zira Fatma Hanım'ın isteği, hâlâ kulağına çalınıyordu.

Sevgiliye gitmek için atılan her adım aşkla atılmıştı. İçi dolup dolup taşıyordu sanki. Böylesi bir sevgi hissedeceğini nereden bilebilirdi ki? Bunca yıldır yüzüne ifadesiz bir maske takıp hep mesafeli davranmıştı etrafındakilere. Bir halası ve Nazım ileyken istediği gibi davranabiliyor; çocukluk ediyordu. Artık Rıza'yla da istediği gibi konuşabiliyor; şakalaşabiliyordu. 'Belki birazcık,' diye düşünmeden de edemedi. Çünkü Rıza ile arasındaki ilişki onu utandırıyordu. Onu ne zaman görse saçmalayabileceği endişesi ile kavruluyor fakat görmeden de yapamıyordu. Rıza hayatına doğan sabah güneşi gibiydi ve bu yolun sonunda, o ışık saçan adam vardı.

Rıza göründüğünde hızlandı. Öyle geliyordu ki hızı düşürse kaçıp gidecekti. Ya da beklenmedik bir şey olacak; uzaklaşmaları gerekecekti. Yanına vardığında elini nereye koyacağını pek bilemedi. Rıza, gülümseyip kollarını açınca onu bekletmeden o huzurlu mabede girdi. Kollar etrafına sarıldı, saçlarından bir tutam nefes alındı. Ne kadar vakit geçti bilmiyorlardı ancak o kadar kısa gelmişti ki Rıza,

"Gidelim mi artık?" dediğinde Gülilzar isyan etmek istedi. Fakat bu sual üzerine başını, Rıza'nın göğsünden ayırıp onayladı. Karşılığında sevgiyle çevrili gülümseyişi aldı. Peşinden Rıza, onun için kapıyı açıp içeriye girmesini sağladı. Rıza bu randevunun iyi bir şekilde son bulmasını diliyordu. Günün sonunda Gülilzar mutluluktan cıvıldamalıydı. Bu ide, her şeye bedeldi son zamanlarda onun için. Kendi de bindiğinde araca vakit kaybetmeden yolu arşınladılar. Geçen her saniye, dakika heba olacaktı yoksa.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin