Huzur

2.6K 275 158
                                    

Ah! Bölümü yazarken farklı ruh hallerine büründüm desem yeri. Sanırım yazdıklarım sebep oldu buna. Umarım hislerin bir bulantı eşiğine varmaz. Bu arada medyadaki şarkı tam Muratlık! Spoi vermeden geçeyim de yazar fazla kaptırmasın kendini. Ancak dinlemeni tavsiye ederim. Güzel şarkı vesselam! 

Keyifli okumalar diler, saygılarımı sunarım sayın okur. Selametle!

2 Ocak 1951 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yeni üyeliklerine Türkiye, Hollanda ve Brezilya seçildi.
*

**

"Gitti!" Murat'ın dilinden bir acı eşliğinde çıkan söz, üzerine abanılan hüznün nedenini ayan etmişti. Öyle bir haldeydi ki insanın sarılası geliyordu Murat'a. Çamurla kaplı paçaları, yağmurun altında kaldığını bas bas bağıran saçları ve onu yeterince ısıtmadığı belli olan kabanı... Hepsi acısını dile getiriyor; merhamet hissi yaratıyordu.

Soğuk esen rüzgâr saçlarının arasından geçerken o bile eziyet ediyordu sanki. O bile Murat'ı düşman bellemişçesine vuruyordu yüzüne. Her şey düşmandı artık onun nezdinde. Aldığı nefes dahi... Boğazı düğüm düğümken ağlamak istiyordu doya doya. Lakin gözleri yaş akıtmıyordu inatla. Rıza'nın bir yanına, diğer yanına da Gülilzar oturduğunda içindekini dökmek istedi. İstedi ki üzerindeki yük bir nebze kendisini rahat bıraksın.

"Kadir Bey'den aldığı paralarla kaçıp gitmiş!" Sesi tiksinti ve hayal kırıklığı ile gölgelenmişti. Gerçek sanmıştı Hülya'yı. Oysa bir hayalden ibaret olmuştu şimdi. Belki de kâbus olmuştu da Murat şimdi fark ediyordu. Başını eğerek çamurla lekelenmiş ayakkabılarına daldı gözleri. Omzunda bir el hissettiğinde sahibine döndü. Rıza da suçluydu. Hülya'nın gideceğini biliyordu lakin tek kelime etmemişti ona. Kaşları bu farkındalıkla çatıldı. Bir hışım Rıza'ya dönerek, "Gideceğini biliyordun!" diye tısladı. Rıza'nın omzundaki elini silkerken kızgınlık buram buram tütüyordu artık Murat'tan.

Rıza'nın da çatılan kaşları, Gülilzar'a biraz sonra bu iki adam arasında büyük bir sinir harbinin yaşanacağını haber verdi. Bu çatırdayan öfkeyi baştan savmak adına lafa atıldı.

"Şunu düzgünce anlatır mısın Murat?" Gülilzar, sesinin telaşlı çıkmamasına şükrederken Murat nihayet kendisine dönüverdi. Umursamazlıkla dudak bükerken Gülilzar'ı çok bekletmedi.

"Pavyona gittim. Patronu..." derken suskunlaştı birden. Sonrasında toparlanarak, "Kadir Bey, Hülya'ya para saymış; o da gidivermiş," dediğinde Rıza alaylı bir şekilde homurdandı.

"Sen de safsın yuttun!" Murat, hışımla Rıza'nın yakasına yapışıp ayaklandığında Gülilzar da endişe içinde duramadı yerinde. Murat, yumruğunu kaldırıp Rıza'nın çenesiyle buluşturduğunda Gülilzar'ın dudaklarından tedirginlik dolu bir inleme döküldü. Murat, yumruğuyla savrulan Rıza'ya,

"Sen de adam olup gidebileceğini söyleseydin!" diye haykırdığında Rıza, hızla üzerine atıldı. Dizini karnına geçirdiğinde Murat'ın nefesi kesilir gibi oldu. Öfkeyle,

"Sen söyledin mi? Anama, babama ne olduğunu söyledin mi?" diye sordu. Bu soru, Murat'ı şaşkınlığa uğratırken toparlanmaya çalışması uzun sürmedi. Rıza, bir adım daha atıp tekrar hiddetlenen hislerini yatıştırmak için Murat'a yöneldiğinde Gülilzar araya girdi.

"Yeter! Benim mektebimin bahçesinde kavga istemiyorum." Koluyla bahçenin girişini gösterip, "Birazdan çocuklar gelecek ama siz iki velet gibi birbirinize saldırıyorsunuz. Adam olun da derdinizi konuşarak halledin!" diyerek ilk defa hiddetini göstermiş oldu. Murat da Rıza da Gülilzar'ın bu gazap kokan haliyle afallarken sanki Gülilzar'ın sözünü beklermişçesine çocuklar göründü. Onlar ne olduğunu anlamaya çalışırken çekingenlikle büyüklerine bakıyordu. Çocukların bu halinin farkında olan Gülilzar ellerini çırparak dikkatleri üzerine çekti. "Haydi, çocuklar sıraya!" Öğrencileri, Gülilzar'ın sözünü ikiletmeden düzgün olmayan sıralar oluştururken ne kadar azaldıklarını büyük bir üzüntüyle fark etti Gülilzar. Hâlâ yerlerinde öylece dikilmekte olan beylere, "Siz de gidin," diyerek Rıza'ya seslendi. "Hastana geç kalma." Rıza, çamura lekelenmiş paltosuna göz atıp,

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin