Tekrar Ededuran Hatıralar

2.1K 290 26
                                    

İyi günler dilerim sayın okur. Yeni bir bölümle merhabalar! Bu sefer kısa, dokuz yüz küsüratlık bir bölüm oldu. Geçen haftanın telafisi diyebilirsin bu bölüm için. Aslında bu kısmı da bir önceki bölüme eklemeyi diliyordum ama hem çok fazla uzardı hem de geç ulaşırdın yeni bölüme. Bu arada medyadaki şarkı John Lennon'un Imagine şarkısıdır. Çok ilgili olmasa da belki Gülilzar'ın iç bunalımıyla bir parça örtüşür.

Seni hikaye ile baş başa bırakmadan önce biraz sitem edesim var. Sana değil sayın okur. Daha çok okuyup bir beğeniyi fazla görenlere. Yani tık ve beğeni arasında uçurum var. Daha önce çok fazla dile getirmedim. Açıkçası bunu belirtmek de hoşuma gidiyor değil. Sanırım hikayenin olması gereken değeri bulmadığını düşünüyorum. Ya da yazar abartıyor. Öyle sınır getirmedim hiç hikayeye. Hani yok şu kadar yorum olmazsa ya da beğeni olmazsa yeni bölüm gelmez gibi tehditler savurmadım. Paylaşmayı sevdiğim için, bekletmeyi sevmediğim için bunu hoş görmedim. Ancak her yazar gibi bu yazar da tepki bekliyor. Bilmem anlatabildim mi...

Bu kadar iç dökme yeter diyerek seni bölüm ile yalnız bırakayım. Keyifli okumalar dilerim sayın okur. Selametle!

8 Mart 1951 Adnan Menderes hükümeti istifa etti. Bir gün sonra II. Menderes hükümeti kuruldu; hükümette üç yeni bakan görev alırken altı bakan yer değiştirdi.

***

Yavaştı. Zaman hızla akıyorken altlarındaki kamyonet, bu hızdan bihaberdi. Neden o da zamana eş değerde hareket edemiyordu ki? Rıza illa bir yerlere hep gecikmek zorunda mıydı? Halasına, Kazım'a geç kaldığı gibi Murat'a da yine geç mi kalacaktı. O olmazdı. Ne kadar çılgın olduğunu biliyordu. Bu deliliği bazen mantıksızlıkla hareket etmesine neden oluyordu. Murat, bir gün olgun olacaktır düşüncesini yerle yeksan eden bir adamdı. Hislerine göre yaşıyor oluşu; şimdi Rıza'yı korkutuyordu.

Gülilzar, Rıza'nın bu tedirginliğini iliklerine değin hissediyordu. Olabilecek şeylerin korkusu onu da sarmıştı. Murat onları fazlasıyla ürkütmüştü. Şimdi tek dilekleri, zamanında yetişebilmekti. Yoksa... Gülilzar gözlerini yumup sabır diledi yaratandan. Velev ki vaktinde yetişemesinler o zaman Gülilzar, yeni bir Nazım vakası yaşardı. İşte bundan adı kadar emindi. Titreyen ellerini bacaklarının arasına sıkıştırıp endişesini derinlere gömmeye çalıştı.

Endişesi olmayan tek kişi kamyoneti süren adamdı herhalde. O kadar umursamazdı ki Rıza, hız panelini gördüğünde çıldıracak gibi oldu.

"Biraz da süratli gitsek olmaz mı?" diye sorduğunda sesine bariz bir sinir yansımıştı. Adam sesini çıkarmadan söyleneni yerine getirdi. Açıkçası bu emir pek hoşuna gitmemişti lakin bir kere söz vermişti işte. Bu sebeple çıtını çıkarmadı. Yol bitince kurtulacaktı nihayetinde.

Sonunda köyün girişine vardıklarında Kadir Bey'in malikânesi, kendilerine göz kırptı. Rıza, adamın omzuna vurup,

"Sağ olun. Mutlaka muayenehaneme beklerim," diyerek durmasını, biraz önceki çıkışına oranla daha bir kibar dille belirtti.  Adamcağız, buna da he dedi. Böylece Gülilzar ile Rıza kamyonetten ayrılıp o cehenneme doğru yol aldılar. Ayaklarının altında ezilen kar, cehennem ateşinin habercisi gibiydi. Çıtırtılar, biraz sonra yankılanacak olan felaketin çığlığı gibiydi. Daha kapıya varamadan evde çalışanlardan bir kadın, korkuyla çıktı kapıdan. Üzerindeki ince kazağa aldırmadan merdivenlerden inerek başka bir kapıda kayboldu. Kadının bu hali neredeyse koşmalarını sağladı.

Eve girdikleri anda gelen hırıltı, tekme ve yumruk sesleri geç kaldıklarını söylüyordu Gülilzar'a. Seslerin kaynağına vardıklarında Murat'ın birkaç adam tarafından dövüldüğünü gördü. Kadir Bey ise patlayan kaşı, morarmak üzere olan yanağıyla bir koltuğa oturmuş; keyifle izliyordu olanları. Rıza daha fazla duramayarak Murat'a yetişmeye çalıştı. Adamları uzaklaştırmaya çalışırken dirençle karşılaşıyor; bir türlü aşamıyordu o engeli.

Çok geç olmadan Rıza'nın da Murat'ın akıbetine uğrayacağını anladı Gülilzar. Donup kalmıştı. Murat'a sürekli böyle mi davranıyordu? Bu lanetli evde durmadan böyle aşağılanıyor muydu? İlk defa Kadir Bey'den korktuğunu hissetti Gülilzar. Bu adamın öfkesinin bir sınırı yoktu. Önüne çıkan engelleri en sert şekilde geçiştiriyor; yok ediyordu. Hatta oyun eyliyordu düşman saydıklarıyla. O an anladı ki henüz kendisine bir şey yapmamıştı bu insan müsveddesi! Başkalarına yaptıkları hatırına geldikçe ürpertiler, vücudunda kol gezdi. Gözyaşları onu ele geçirmek üzereyken kendine hâkim olmaya çalıştı. Gülilzar korkmamalıydı, korkup saklanmamalıydı. O böyle bir kadın değildi. Sinip bir yerlere çekilecek tıynette hiç değildi. Derhal kendine gelmeliydi!

Tam harekete geçecekken Nazire Hanım belirdi. Elinde tuttuğu Murat'ın silahıyla... Elleri titreye titreye Kadir Bey'e doğrulttu. Kadir Bey, oturduğu yerden ayak seslerin geldiği yöne baktığında arkasına iyice yaslandı. Namlunun ucundaki adam sanki bununla sürekli karşılaşıyormuş gibi hiç istifini bozmadı. Sonra dudaklarından sinir bozucu bir kahkaha firar etti. Aslında içten içe sinirlendiği belliydi lakin saklama çabası sonuç veriyordu.

"Anne bırak onu!" Murat'ın fısıltıdan benzersiz sesi, o zamana dek umursamazlıkla oturan Kadir Bey'in gizlemekte olduğu asabını zorlayıp ayaklanmasına sebep oldu. Sanki hâlâ içi soğumamıştı da Murat'ın konuşabilecek durumda olması, kıyamet alametiydi. Diz çökmüş Murat'ın önünde dikilip karnına sertçe bir tekme geçirdi. Murat onu tutan kollara rağmen yere yığılıverdi. Bu hali, Kadir Bey'in kaçan keyfini tekrar yerine getirdi. Ne Nazire Hanım'ı ne de silahı dert etti. Murat'ın yüzünü ayağıyla ezerken epey eğleniyor gibiydi.

"Dokunma oğluma!" Nazire Hanım'ın varlığını tekrar hatırlayan Kadir Bey, tiksinti dolu gözlerle baktı yıllarca sinmiş olan kadına. Bu halleriyle ne kadar da kendi halası ile eniştesini andırıyorlardı! Bu düşünce ile sarsıldı Gülilzar. Defalarca bu halde kalmamışlar mıydı? Eniştesi, Nazım'ı hırpalar; onu korumaya çalışan halasına da kötü kötü bakardı. Hatta bazen Nazım'ı bırakıp halasını döverdi. Zaman zaman bu tersi bir duruma dönüşür; her hâlükârda ikisi de dayak yerdi. Gülilzar'ın da nasiplendiği olurdu. Tıpkı şu an Rıza'nın nasiplendiği gibi.

Çığlık atmak istiyordu Gülilzar. Durun demek istiyordu. Her şey bu kadar benzer olmamalıydı. Unuttum, üstesinden geldim dediği anıları tekrar yaşamamalıydı. Lakin çok geçti. Rıza'nın yerinde kendisi, Murat'ın olduğu durumda ise Nazım bulunmaktaydı. Yüzler solup seneler öncesine gitti genç kadın.

Zihni bağır çağır yumrukluyordu hatıralarını. Yumruklarken Nazire Hanım, gittikçe daha çok halası oluyordu. Elindeki silah, sobanın maşası olurken Kadir Bey, eniştesinin o münasebetsiz gülüşünü takındı. Ayağının altındaki Murat'ı daha çok hırpalamak adına tekmesini yüzüne geçirdiğinde Nazım'ın ağzından oluk oluk kan aktı. Halası, maşayı sıkıca kavrayıp eniştesine fırlatırken büyük bir gümbürtü koptu malikânede. Eniştesi kana bulandı. Şaşkınlıkla büyüyen gözleri, gittikçe renk değiştiren gömleğe bakakaldı. Sonra dizleri üzerine çöktü. Eli titrer vaziyette göğsüne ulaştı. İnanamıyor gibi görünüyordu. Sanki şok olmuş halinin sebebi, ölümün soğuk nefesi değil de buna cüret eden kadındı. Sonra yığılıp kaldı kanlar içinde. Tıpkı o günkü gibi yerde cansız bir şekilde uzanıyordu.

Hep aynı şeyi söyler dururdu halası her kötülüğün bir cezası mutlaka vardır diye. Fakat Kadir Bey'in, eniştesinin cezası bu muydu? İçindeki terazi dengelendi. 'Evet,' dedi. Cezaları buydu. Katillerin mutlaka cezalarını bulması gerekirdi. Nihayetinde gerekli yerlerin sağlayamadığı adalet, Nazım'ın, Nazire Hanım'ın ellerinde can bulmuştu. Fakat ya Nazire Hanım ile Nazım'ın uğrayacağı adalet ne diyecekti? Nazım kendi kalemini yine kendisi kırmıştı. Nazire Hanım için ise şimdiye değin işlemeyen adalet işlemeye konulacaktı ve ömür boyu mahkûm edilecekti. Belki de bu onun için daha iyi olacaktı. Elbette Kadir Bey, son nefesini vermemişse...

Rıza, sonunda olayın verdiği şaşkınlıktan ve üzerine çıkmış olan adamdan sıyrılarak Kadir Bey'in üzerine eğildi. Bir doktorun yapacağını yapmış; Kadir Bey'in çoktan atmayı bıraktığı nabzını kontrol etmişti. Sonrasında onu kurtarmaya çalışmış, lakin başarılı olamamıştı. Vadesi dolmuştu işte Kadir Bey'in. Yaradan bu kadar kötülük yeter demişti...

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin