Yuva

2.4K 276 69
                                    

Keyifli okumalar dilerim. Selametle!


5 Ocak 1951 Türkiye'de 1,1 milyon işsiz olduğu açıklandı.

***

Attığı her adım, bir çukura denk gelip ayağının burkulmasına neden oluyordu. Boşuna mı uğraşıyordu, bunca zamandır gösterdiği çabalar boşa mı gitmişti yani? Adalet denilen kavram, kimin için vardı, kimin için işliyordu? Şimdi anlıyordu ki şu hayatta bazıları ne kadar uğraşsa da hakkı teslim edilmiyordu. Hak etmeyen ise ağzında altından bir kaşıkla doğup dolaşıyordu. Ne de doğru söylemişti Rıza, daha önce aynı şeyi tekrar eden komutan; 'Kimi kime şikayet ettin ki?'

Haksızlığa uğramanın vermiş olduğu öfke, yüzünü ateşe verirken yumruklarını sıktı Gülilzar. Kime güveneceklerdi? Kadir Bey'in işlediği her suç bir şekilde ört bas mı edilecekti? Allah'tan korkmasa alnının çatısından vururdu Kadir Beyin. Bunu yapsaydı belki de işlemeyen adalet birden işleyiverirdi. Sırf bunu görebilmek için dahi katil olmayı umursamadı o an Gülilzar. Daha fazla dayanamayarak bulunduğu yerden, Ankara'dan gönderilen adamlara yöneldi. Rıza'nın,

"Nereye gidiyorsun?" sorusunu umursamadı bile. Odaklandığı şey tamamıyla alınacak hesaptaydı. Açıklamaları gerekirdi. Bu eve ne niyetle geldiklerini söylemek zorundalardı. Kendilerine sunulan dilekçeyi umursayarak mı gelmişlerdi yoksa Kadir Beyi bir şey yapmayacakları konusunda temin etmeye mi? Belki de Gülilzar'ı buradan sürerlerdi. Kim bilir? Onlara yaklaştıkça beylerin gözleri, Gülilzar'a ve arkasından kendinden emin bir şekilde gelen Rıza'daydı. Onlar yaklaştıkça Kadir Bey'in yüzündeki tiksinç gülümseme büyüme başladı. Sonrasında adamlara doğru eğilip bir şeyler söyledi. Ki o konuşmadan sonra görevliler başlarını kaldırarak umursamaz bakışlarını Gülilzar'a yönelttiler.

"Muallime hanım, sebebi ziyaretiniz nedir?" Kadir Beyin alayla gerilen dudakları, geniş yüzüne öyle bir yayılmıştı ki Gülilzar, elleriyle bozmak istedi. Lakin kendine hâkim olarak aynı fütursuz maskeyi geçiriverdi yüzüne.

"Ankara'dan gelen beyleri görmek istedim. Malum memleketimde alınan kararlar buraya pek uğramıyor. Belki beyler hepimize gelişmelerden bahseder de yurdun her yerinde uyulması gereken kuralları öğreniveririz." Son sözlerini dile getirirken gözlerini, Kadir Bey'in üzerine dikmişti. Lafı gediğine koymuş oluşu; Rıza'nın göğsünü kabarttı. Kendisini ezdirmeyişi, hakkını savunuyor oluşu, adalet anlayışı Rıza'yı gururlandırırken tedirgin de ediyordu. Kötü niyetleri üzerine çekmesinden endişe ediyordu ki bilseydi Kadir Bey'in sevdiğini tehdit etmiş olduğunu, asla izin vermezdi Gülilzar'a. Gerekirse kendi ateşe yürürdü fakat Gülilzar emniyette olmalıydı.

Kadir Bey, biraz önceki halinden bir şey kaybetmeden gülümsemeye devam ederken Ankara'dan gelen beyler rahatsızlıkla homurdandı. İçlerinden uzun boylu olanı kaş çatıp elini uzattı. Niyeti Gülilzar'ı tartıp haddini bildirmekti.

"Yakup Akdemir, Ankara Mülkiye Teftiş Kurulundan gönderildim." Gülilzar kendisine uzatılan eli sıkarak daha kısa ve şişman olan adama uzattı elini. Eli görmemezlikten gelen adam, burun kıvırarak,

"Görmeyeli, hanımlar her işe burnunu sokar olmuş!" dediğinde Gülilzar'ın başından aşağı dökülen kaynar su tenini yakar gibi oldu. Gerilen sinirleri boşalacak gibi olurken Rıza araya girdi.

"Beyefendiler çok geçmişte kalmış olmalı. Gerçi hanımlarımızın bizimle eş değer oluşu çok oldu!" Rıza'nın alaylı çıkan sesi, tombul adamı soğuk havaya rağmen ateşler içinde bırakmıştı. Onu yeni fark etmişçesine silkelenip elini Rıza'ya verdiğinde bu sefer kendi eli boşta kaldı. Daha fazla kızaramaz sanılan adam inatla kızarıp bozarmaya devam etti. Aşağılanmayı daha fazla kaldıramayacağını belirtir bir tonda,

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin