Memnuiyet

3.3K 283 222
                                    

Merhaba sayın okur! İyi geceler dilerim.

Bölüm zannımca merak ettiğiniz Nazım ile Rıza'nın geçmişini ele alıyor. Merak etmişsinizdir mutlaka, 'Mirabelle kimdir, Nazım'ın elleri neden kanlı?' diye sormuşsunuzdur. Bir nebze yanıt bulacağınızı düşünmekteyim.

Bölümün adı 'Memnuiyet' yasaklı demek. Hikayede fark ettiysen birçok sözcük var buna benzer. Niyetim kelime dağarcığının gelişmesi. Genelde bir sonraki cümle kelimeyi açıklıyor lakin anlamazsan belirtmekten kaçınma. O halde artık aradan çekileyim sayın okuyucu. Zevkle okuman dileğiyle. Selametle!

Not: Bu bölümde önemli gelişmeleri vermeyeceğim. Onun yerine sevdiğim bir şiirin dörtlüğüyle kapatacağım;

Güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
Eline sağlık Tanrım Leyla çok güzel olmuş
Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
Keşke biraz ölmesem. 

***

Kollarını pencereden sarkıtıp göğün gittikçe kızıllaşmasını seyir eyliyordu Nazım. Ona hep utanan güzel bir kadını hatırlatıyordu bu görüntü. Dudakları, keyifle seyirdi. Yüzüne vuran serinlik ile gözlerini kapayarak içine çekti havayı. Bedenine teneffüs eden ılık hava ile sarhoş oluverdi. Gözlerini açıp cebinden eksik etmediği kurşun kalemi ile kâğıdı çıkarıp yazmaya başladı. Yazdıkça içinden taşan duygular tarafından sarmalanıyor, heyecan ile gülümsüyordu. Yazdıklarını Gülilzar gelip de okuduğunda ne hisseder ne düşünürdü tek derdi bu oluvermişti birden. Gülilzar onun yegâne okuru idi. Bu sebeple kafasını şişirdiğini de düşünmeden edemiyordu.

Pencerenin önünden çekilmeden önce son kez baktı dar sokağa. Afet bu akşam geç gelecekti, belli olmuştu. Afet onun sevdiği kadındı. Yanlıştı, onu sevmek çok yanlıştı ancak yüreğine lafı geçmiyordu ki! Her defasında kendisine kızıyor, 'Bir daha asla bakmayacağım,' diyordu lakin saat her beşi kırk geçtiğinde pencerenin önünde beklemeden edemiyordu.

Afet'i yasak kılan hüviyetindeki evli ibaresiydi. İç çekerek perdeye uzandığı an Afet sokağın başında görünüverdi. Nazım perdenin ardına saklanarak izlemeye devam etti onu. Başını bir eşarp ile bağlamış, saçlarını iki yanına sarkıtmıştı. Gülilzar'ın aksine Afet'in saçları uzundu. Ona sevgi ile bakmaya devam ederken kocası düştü aklına. Adam elli yaşındaydı. Üstelik Afet'i sevmediği, hor gördüğü aşikardı. Elbette bu Nazım'ı haklı göstermezdi ama kendine engel olamıyordu ki.

Kendine lanet ederek çekildi geriye. Suçluluk hissi ile dişledi dudağını. Ardından ani bir karar ile ana babasının ilk evlendiği zaman aldıkları dolabın yanına sandalyeyi yerleştiriverdi. Amacı dolabın üstündeki bavulu alıp eşyalarını katarak buradan uzaklaşmaktı. Nihayet bavulu indirdiğinde dolabın kendisine ait olduğu bölmeyi açarak eşyalarını yerleştirmeye başladı. Anacığının özenle ütülediği pantolonları öylesine darmadağın bir halde sıkıştırdı. Bavul ağzına kadar dolduğunda bavulu kilitleyip tutacağından kaldırdı. Lakin içeriden gelen bağrışma ve annesinin iniltileri elindekileri bırakarak salona koşturmasına sebep oldu.

Gördüğü şey babasına olan kinini katbekat arttırırken zaten gerilmiş olan bedeni hareket edemez olmuştu. Babası, kemerini annesinin sırtına indiriyor, şüphesiz eliyle yırttığı gömleğin daha da parçalanmasını sağlıyordu. Bundan zevk alıyor gibi kahkahasını koyuverdiğinde Nazım'ın gözü döndü. Mutfağa gidip annesinin et doğradığı bıçağı kaparak babasının üzerine atıldı. Babası böyle bir şeyi beklemediğinden şaşkınca bakıverdi oğluna.

GÜLİLZAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin