Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M

93.3K 2.5K 1.5K
                                    

                                    SAPLANTI - 3. BÖLÜM

Medya:Ateş
Bölüm şarkıs: Nil İpek - Gömülür

İzlenilmek.
Hani olurya böyle sanki yakınlarda bir yerde biri tarafından izlenildiğini düşünürsün. Etrafına bakarsın ama sana kimsenin bakmadığını görürsün.

Tuhaf hissedersin. Çekinirsin o an. Beynin sana uyarılar gönderir ama bir türlü o uyarının sebebini bulamazsın.

İşte böyle bir sabaha uyanmıştım. İzlenildiğimi düşündüğüm bir sabah. Beynim bana uyarılar yolluyordu. Gözlerim ben istemesem de açıldı. İrislerim yakıcı güneş ışığıyla buluştuğu an gözlerim kamaştı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Tam karşımda olan pencereden dolayı bütün ışık gözlerimin önündeydi.

Gece yatmadan önce perdeyi çekmediğim için kendime lanetler savurdum. Güneş ışığını biraz olsun engellemek için sol tarafıma döndüm. Dönmemle mavilerime çarpan siyahlarla gözlerim daha da açıldı. Yattığım yerden aniden kalktım. Hızlı kalktığımda dolayı kafamı yatağa çarpınca ağzımdan acı bir inleme döküldü. Acıyı hafifletecekmiş gibi elimi kafama doğru bastırdım. Acı biraz hafifleyince Karşımdaki siyah gözlerin sahibine dönerdim bakışlarımı.

Bu halime bakarak gülüyordu. Ben burada acı çekerken o gülüyordu!

"Günaydın." dedi kalın ve güzel sesiyle. Cidden bir erkeğin sesi böyle güzel olurmuydu ki. Cevap vermedim. Birde beni kaçıran adama şen şaklak bir şekilde Günaydın mı deseydim. Yerimden kalkıp ayaklarımı yere süre süre banyoya doğru ilerledim.

"Kahvaltı hazırlayacağım. İşini halet mutfağa gel." beni görmeyeceğini bildiğim için sesiz bir şekilde ağzına ökündüm.

"Kavoltu hazırlocom. İşünü halet mutfağa gol"

Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Banyo dolabında bulduğum tarak la saçımı tarayıp odaya tekrar döndüm. Gardıroptan siyah bir kot ve lacivert bir kazak alıp üstüme geçirdim. Odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Mutfağın kapısının önünde duyup O'nun ne yaptığına baktım. Ocağın önünde birşeylerle ilgileniyordu.

Daha önce incelemediğim mutfağı incelemeye başladım. Mutfak sadelik içerisindeydi. Daha çok beyaz renk tercih edilmişti. Güzel gözüküyordu. Mutfağın tam ortasındaki yemek masasının yanına ilerleyip sandalyeyi kendime çekip oturdum. Sandalyenin çıkardığı sesle o bana döndü.

"Geldiğine göre şu salatalık ve domatesleri dilimle, tabağa koy."

"Az ye de kendine uşak tut. Hizmetçi mi var senin karşında. Hem beni kaçırıyorsun hemde iş mi yaptıracaksın." Gözlerinin içine öfkeyle baktım. Sanki ben buraya ona iş yapmaya gelmiştim.

"Öyle mi hanım efendi. Peki öyleyse" ocaktan aldığı tencereyi masanın en ucuna koydu. Sandalyeyi çekip oturdu. Masaya önceden koyduğu kahvaltılıkları da önüne çekti. "... Bunlarda benim paramla alındığına ve ben hazırladığıma göre bugün aç kalıcaksın maalesef!"

Gözlerimi gözlerine diktim. Elbet ben de kendim birşeyler yapar yerdim. Ona bakmadan yerimden kalktım. Kapıdan çıkmadan önce ona son kez seslendim.

"Afiyetle yerken ölürsün inşallah." arkamdan o da seslendi.

"Sağol güzelim." salondaki koltuğa geçip oturdum. Ne demişti az önce "Sağol Güzelim." Güzelim ne güzel bir kelimeydi öyle. Onun tarafından güzel bulunmak bir değişik hisettirdi beni. Sonra yazdığı not aklıma geldi.
"Güzelim... Sana Yakında böyle seslendiğim zamanlar da olacak." Seslenmişti işte. Her dediğini yapıyormuydu böyle.

SaplantıWhere stories live. Discover now