O N İ K İ N C İ B Ö L Ü M

46.2K 1.5K 74
                                    

SAPLANTI - 12. BÖLÜM

Bölüm Şarkısı : Cihan Murtezaoğlu - Bir Beyaz Orkide

Karşılıksız sevgi.

İki kelimeydi ama bu iki kelime içimi yakıp kavuruyordu. Nasıl acıtıyordu kim bilir onun kalbini. Yangınlara sebep oluyordu belkide o koca yüreğinde.

Peki ya ben. Ben böyle bir acının baş karakteriydim. Onun yüreğimdeki aşk benim yüzümdendi. Belki o beni görmesidi başka birine aşık olucaktı. Hatta bir aile bile kurmuş olabilirdi.

Ama o karşılık bulamadığı halde bile bile devam ediyordu beni sevmeye, koşulsuz şartsız.
Beni kaçırmıştı evet ama bana sarf ettiği bu kelimeler içimi acıtıyordu.

Bakışlarımı onun gözlerimden çektim. Çünkü baktıkça acı veriyordu.

"Aşkına karşılık veremediğim için üzgünüm" Diyip oturduğum yerden kalktım.

Onu öyle boynu bükük arkamda bırakarak indim merdivenlerden.
Evi dolaşıp hafif açık kapıyı ittirip içeriye girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp odama doğru ilerledim.
Üzerimdeki montu çıkarıp bir kenara koydum.

Üzerimi değiştirecek halim yoktu bende yorganı kaldırıp yatağın içine girdim.

Benden onu sevmemi istiyordu ama ben ön dört yıldır tanıdıklarımdan başka kimseden bir sevgi görmemiş. Bende başkalarına sevgi göstermemiştim.

On sekiz yaşıma kadar yurt köşelerine büyümüştüm ben.
Ailem beni altı yaşımda bırakmış gitmişti kötülüklerle dolu bu Dünya'da.

Altı yaşındaydım. Annem ve babamın evlilik yıl dönümleriydi. Beni bakıcıma bırakıp akşam yemeği yemeye gittiler. Ne olduysa o gece oldu.

Fenalaştım.
Ne olduğunu bende bilmiyorum ama aşırı bir zehirlenme yaşadım. Bakıcım annemleri arayınca son hız hastaneye doğru geliyorlarmış.
Bilseydim böyle olacağını öleceğimi bilsem bakıcıma söylermiydim kötü hissettiğimi.

Onlar son hız gelirken karşı şeritten bir araba diğer şeride geçmiş takla atarak. O araba nasıl bir kaderse annemlerin olduğu arabaya doğru gelmeye başlamış.

Bakıcımla benim hakımda konuşan babam arabayı görememiş. Annemin çığlığıyla yola bakıp arabayı görmüş ama iş işten geçmiş. Arabamıza çarpan arabayla takla atmaya başlamışlar.

Sonrası ise lanetlenmiş bir geceden farksız.

İlk zamanlar yaşadıklarımı atlatmam için annemin arkadaşında kaldım bir süre. Daha sonra beni yetiştirme yurdu gibi bir yere bıraktı. Onu daha sonra hiç görmedim.

Küçükken herkesin beni sevmediğini bu yüzden bırakıp gittiklerini düşünürdüm.

Ne acı ama!

Yurtta kaldığım ilk bir haftam ağlamakla geçti. Ertesi hafta yurda ağlayarak bir kız getirdiler. Bağırışları, feryatları yürek acıtan cinstendi

"Bırakın beni. Onlar ölmüş olamaz. Ailemin yanına gitmek istiyorum, bırakın beni."

Biz aynı kaderi yaşayan, farklı çocuklardık.

Kızı benim odama bırakıp gittiler. Gözlerimin önünde kendini yırtıyordu ağlamaktan. O iç çeke çeke ağlarken benimde daha yeni durmuş göz yaşlarım akmaya başladı.

Ağladık o gün akşama kadar beraber. Daha sonra kız beni sanki yeni fark etti. Yanıma yaklaştı. Niye ağlıyorsun dedim.
O küçücük halimle onun derdini kucaklamak istermiş gibi! Anlatmaya başladı.

Onun da Anne babası ölmüş. Benden tek fark onun küçük erkek kardeşi varmış. Ablaymış o. Ne kadar özel birşey ama abla olmak. Ama o doğru düzgün yaşayamamış bile abla olmayı.
Evleri yanmış o gece. Bir tek o kurtula bilmiş kapkara geceyi lanetleyen o ateşin içinden. İtfaiye, ambulans, ne varsa hepsi gelmiş ama nasıl olmuşsa kurtaramamışlar.

O gece bu küçük kızın annesi, babası ve hiç doğmamış kardeşi o ateşin içinde can vermiş.

Bu kalbi büyük kendi küçük kız kim miydi?

Dolunay.

Dedim ya biz aynı kaderi yaşayan, farklı çocuklarız.

O günden sonra birbirimize destek olduk. Kardeş gibi olduk biz. Birbirimizin arkasını kolladık her seferinde. Çünkü birbirimizden başka kimsemiz yoktu bizim.

On iki yılım onunla geçti yurtta. Daha sonra çıktık o hapishane gibi olan yerden. Daha sonra ise belli. Üniversite olayları.

Yani ben bu hayata ailemden sonra bir tek Dolunay'ı sevmiştim. O benim kardeşidi.
Ama şimdi Ateş çıkıp gelmişti pekte düzgün olmayan hayatıma. Peki ben hiç kimseyi sokmadığım hayatıma beni kaçıran adamımı sokacaktım. İşte o biraz şüpheli bir durumdu.

Gözlerimden istemsizce akan yaşı sildim. Gözlerimi kapatıp düşünmemeye çalıştım. Çünkü düşündükçe kafam daha çok karışıyordu.

Bu sırada içeriden tıkırtı sesleri geldi. Odama doğru adım sesleri gelince uyuyor gibi yapmaktan başka çarem yoktu.

Odamın kapısı sessizce açıldı. Açıldığı gibide sessizce de kapandı. Yanıma yaklaşan adım sesleriyle kalp atışım hızlandı. Yatağımın bir kısmı çökünce vücudum istemsizce gerildi.

Elleri direk saçlarımı buldu. Özenle, şevkatle okşadı saçlarımı.
"Şu saçlarını ne kadar seviyorum bir bilsen. O kadar güzel kokuyorlarki insan ilk koklayışında müptelası oluyor. Hele ellerime sinmesine ne demeli kokunun. Öyle güzelsin ki sana bakmaya bile kıyamıyorum. Hoş bakmaya kıyamıyorum ama seni buralara kadar kaçırdım. Benden korkuyorsun, işte bundan nefret ediyorum. Benim tek zayıf noktam senken, senin bundan haberin bile yok. "
konuşmasına kısa bir ara verip saçlarıma gömdü kafasını. Derin derin kokladı onun tabiriyle müptelası olduğu kokumu.

"Kimsenin sözünü dinlemeyen, kimseye baş eğmeyen Ateş Karan bir tek şu kalbine söz dinletemiyor. Bir tek ona baş eğiyor güzelim. Beni alt eden tek şey sana duyduğum bu saplantılı aşk. Ona da karşılık alamıyorum ya en çok da bu mahvediyor beni. "

Yataktan kalktı ardından, beni yaralayan bu kelimelerden hemen sonra. Başıma bir öpücük kondurdu.
Odayı terk etmeden hemen önce son kez sesini işittim

"İyi geceler güzel gözlüm, iyi geceler."

«BÖLÜM SONU»

Herkese Merhaba.

Yeni bölümle karşınızdayım. Ateş ve Miray'ın duygularını anlatmak istedim bu bölümde. Sınır geçilmedi ama İnternet sorunum var bende yazmışken paylaşayım dedim

Miray'ın geçmişini öğrendiniz. O zaten sevmekten korkan bir kızken, kendisini kaçırıp alı koyan bu adamı sevmem diyen birisi.

Ateş'in geçmişi şuanda sır olarak kalıyor. Onu da yakında öğreniriz

Çok konuştuk. Kendinize iyi bakın. Diğer bölümde görüşmek üzere.

Sevgilerimle, Asya

İnstagram| Yldz_asya

SaplantıWhere stories live. Discover now