5 - TEHLİKENİN ÇAĞRISI

22.5K 1.5K 899
                                    


Sezgilerini dinle, duymak istemediklerini fısıldasa da

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Sezgilerini dinle, duymak istemediklerini fısıldasa da...

"Bırak diyorum anlamıyor musun?" Nefesim kesilircesine koştuktan sonra yapılan zorbalıklara dayanmak artık çok daha zorluyordu. Sadece ikinci günümüzdü. Sadece iki gün. İçine birçok acıyı sığdıran iki gün. "Bırak artık! Ne yapıyorsun? Öldürecek misin?" Antrenman esnasında yere düşen bir kızı koşması için zorluyorlardı. Nasıl bir sabaha uyanmıştık böyle? Yerden kalkamadıkça sopalarla vurmaları yetmemiş tekmelemeye başlamışlardı. "Karışma!" Yüzüme yediğim bir sopayla gözlerim karardı. Yere o kadar hızlı düşmüştüm ki ellerim sert zemine sürtmüştü. Çenem çıkmışçasına hissettiğim acıyla ağzıma kan doldu. Öksürerek doğrulmaya çalıştım ama saçlarımdan kavrayan bir el başımı arkama doğru çekti. "Ölmek mi istiyorsun?" diyen asker histerik gülüşüyle konuşmaya devam etti. "Ölmeyeceksin ama her gün ölmeyi dileyeceksin."

Çalan zil yemekhane için alarmını verdiğinde etrafımdaki eller geri çekildi. Yerden destek alarak kalkmaya çalışıyordum. Öksürmeye devam ederken saç diplerimde gezdirdim elimi. Ruhum acıyordu benim. İçim yanıyordu ve sesimi duyuramıyordum. Kendi kendime çırpınıyor bir adım ilerleyemiyordum. Yardım etmeye çalıştığım kız bana elini uzattığında boş gözlerle yüzüme baktı. "Kimse için bunu yapma." dediğinde elini tutmayarak güçlükle kalktım. Kimse için bunu yapma mı? Herkes kafayı mı yemişti? Yapılan her şeye kayıtsız kalınması şaka mıydı? Sinirlenmemeye gayret ederek, "Neden?" dedim. Kız yüzüme aynı boş ve durgun ifadeyle bakıyordu. "Sadece canın yanacak. Çoktan onların olduk."

Cümlesini bitirdiğinde yanımdan geçerken geri çekilme zahmetinde bulunmamıştı. O hafif itilmeyle bile geriye doğru gittiğimde ayakta durmak için direndim. Yüzümün sol tarafına dokunamıyordum bile. Sol kulağım çok ağrıyordu. Kızın gidişini izlerken içimde uyanan öfke beni rahat bırakmıyordu. Demek ölmeyecektim ha. Dudağımın kenarıyla güldüğümde yüzümün acısına aldırmadan kızın gittiği yöne doğru yürümeye başladım. Herkese ibret olsun diye beni öldürmeleri daha da göz korkuturdu. Neden öldürmüyorlardı? "O halde sınırları zorlayalım Hesna." diyerek hızlı adımlarla yemekhaneye doğru gittim.

Herkes sıraya geçmiş yemeklerini alıyordu. Sıraya girerek yemek tepsimi aldığımda yine haşlanmış patates vardı. İki tane alarak sıradan uzaklaştım. Arkamdan gelen ses gecikmemişti. "Bekle! Herkes bir tane alabilir!" Aşçının bağırmasıyla etraftaki askerlerin gözleri üzerime dikilmişti. Derdim yemek değildi zaten. Burada bir yemeğin yanması sonucu çıkabilecek yangından ötürü dumana hassas ateş sensörleri ötmeye hazırdı. Biraz ıslanacaktık ama onların o berbat düzenine çomak sokmaya her gün devam edecektim. Duymamış gibi yaparak bir masaya geçtiğimde yemeye başladım.

Askerlerden biri dibimde bitmişti bile. "Kuralları zorlama Kaner!" dese de kendimi bozmadan yemeye devam ettim. "Beni duymuyor musun?" diyerek silahının kabzasıyla başıma vuracakken hızlı bir hamleyle silahını tuttum. Ayağa kalkarak diğer elimle tuttuğum sandalyeyi askere doğru savurdum. Silah elime geçtiğinde sensörlerden birine ateş ettim. Mutfak tarafında açıkta kalan kapıdan ocakları da hedef alarak içinde su kaynayan tencerelere ateş etmeye devam ettim. Devrilen tencerelerden çıkan buharlar sonunda sensörlerden birini çalıştırmayı başarmıştı. Bütün yemekhanenin sensörleri şimdi çalışır haldeydi. Tavandan üzerimize yağan sularla birkaç asker daha etrafıma toplandı.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Onde histórias criam vida. Descubra agora