14 - AÇIK TEHDİT

14.7K 1.2K 975
                                    

Merhabalar... Biraz duygularımızın karışacağı bir bölümle geldim. Hem sevineceğiz hem üzüleceğiz. Sinir hastası olacağımız yerler de gelecek tabi. Sözü fazla uzatmadan bölümümüze başlayalım. Sizin bütün hislerinizi okumak için sabırsızlanıyorum. Keyifli okumalar.

🌻

"Dikkat et

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Dikkat et. Hiçbir ima masum sayılmaz."

Şüpheler zihnimi kasıp kavururken düşüncelerimin farklılığı da aynı doğrultuda bana işkence etmekten vazgeçmiyordu. İnanmak ve düşünmek arasında olaylar altında eziliyordum. Kendimi bir şeylere ya inandırıyor ya da istediğimi düşünüyordum. Bu bazen böyleydi. Beril'in tutarsız hareketleri festival günü başlamıştı. Peki neden o gün? Bu kız ne yapmaya çalışıyordu? Bunu neden yapmıştı? Kwang'ın dışarıdaki askerleri yönlendirmesiyle Beril dışarı çıkarıldı. Sedyeye yatırıldığında iki bileğinden de tutarak askerlerle birlikte koştum. Hala sıcak kan bütün tazeliğiyle akıyordu. Ameliyat bölgesine doğru koşmaya devam ettik. "Şimdi ölemezsin!" diyerek bileklerini sıkı sıkıya tutuyordum. Kanın olanca akışkanlığını durdurmaya çalışıyordum.

Vermesi gereken cevaplar vardı. O kendini bile isteye öldürebilecek biri değildi. Bana pişmanlık oyunları oynayacağına emindim. Gelişen teknoloji sayesinde bir çizikle ölemezdi. Damarı kesilse bile Ahsen'in onun için yapay damar taktırması çocuk oyuncağıydı. Tek yapmam gereken kan kaybını önlemeye çalışmaktı. "Kwang!" diye arkama döndüğümde o çoktan telsizle birilerini aramış ve daha ben bir şey demeden yanıtını vermişti. "Ahsen birkaç uzmanla burada olur." Koşmaya devam ediyorduk. Hemen ameliyathaneye alınmalıydı. "Merak etme Beril. Sen bu cehennemde biraz daha yanacaksın," dediğimde bileklerimden akan kan yerlere damlıyordu.

Hararetli geçen birkaç dakikanın ardından Beril'i laboratuvara yakın olan ameliyathane kısmına getirdiğimizde onu ameliyat için hazırlamaya başladılar. Kwang'la dışarıda kalmıştık. Nefeslerimi düzenlemeye çalışıyordum. Ellerime bulaşan kanın kokusu midemi bulandırmıştı. Kwang, "Gel, ellerini yıkayalım," dediğinde kolumdan hafifçe tutup beni peşinden götürmeye başladı. Yine bu alanın lavabo kısmına girdiğimizde kıyafetimin kollarını yukarı doğru sıyırdı. Bileğimi yine nazik bir dokunuşla tutup musluğa götürdü. "Ben yıkarım," desem de o hiç duymamış gibi ellerimi yıkamaya başladı.

Ellerimi yavaşça ovalıyor ve çözülen kanın ardından sabun sürmeye başlıyordu. Sanki ona ciddi bir iş verilmiş gibiydi. Dikkat ve özenle ellerimi yıkamasını sadece sessizce izledim. Ona şaşkın bakan yüz ifademe engel olamıyordum. Ellerimi iyice duruladıktan sonra kapanan suyun ardından kurulamak için havlu kağıt aldı. Bir çiçeğin yapraklarını temizler gibi hafif dokunuşlarla havlu kağıdı ellerime bastırdı. Yeterince kuruladığında elinde ıslanan peçeteyi çöpe atmıştı. Tekrar bana döndüğünde sıyırdığı kollarımı bileklerime doğru indirirken, "Kıyafetine kan bulaşmış, üzerini değiştirelim," dedi.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin