19 - KARŞI KARŞIYA

14.4K 1K 1.3K
                                    

Merhabalar... Nasılsınız? Özledik mi buraları? Bana bu hafta nedense çok uzun geldi. Sanki aylarca bölüm atmamışım gibi hissettim. Bütün karakterler gün boyu zihnimin içinde hayatlarını sürdürüyor fakat her zaman yazmaya vakit bulamıyorum. Hoş görün...

Bu bölüm sizden bol bol yorum bekliyorum. Lütfen paragraf aralarında yorum yapmayı unutmayın. Sizin yorumlarınız beni motive ediyor. Etkileşim gördükçe yazmaya daha çok hevesleniyorum.

Bu bölüm biraz şaşıracağınız noktalar olacak. Hızlı bölüm gelsin istiyorsanız lütfen beni satırlarımda yalnız bırakmayın. Bölüm sonunda sizin için sorularım olacak. Keyifli okumalar...

"Karanlıkta, yasaklı gerçeklerin yüzeye çıkacağı bir buluşmanın eşiğindeyiz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Karanlıkta, yasaklı gerçeklerin yüzeye çıkacağı bir buluşmanın eşiğindeyiz."

Görüntüler zihnimi kurcalarken Kwang'ın sesi beni dağıtmıştı. "Sesini açamaz mısın?" Görüntüleri anlamaya çalışırken ses sistemini etkin hale getirmeye başladım. Deney odasındaki herkes çıkarılmış, yataklarıyla birlikte büyük salona sıralanmıştı. Dalga mı geçiyordu bunlar? "Neden çocukları çıkarmışlar?" derken sinirden kaskatı kesilmiştim. Görüntüler eşliğinde sesler de duyulmaya başladı. "Lee Kwang Jee nerede?" diye bağıran bir asker sırayla dizilmiş yatakların başında geziniyordu. "Her cevapsız sorunuzda bir kişi ölecek!" diyen adam silahını yataklarda yatan çocuklara doğrultuyordu. "Ne yapıyor bu? Çocukları mı öldürecek?" diye yerimde duramazken Kwang bileğimden tuttu. "Sakin ol. Dinleyelim," dediğinde o da ekrana öfkeyle bakıyordu.

Görüntüler hükümete duyduğum nefreti harlıyordu. "Size Kwang Jee nerede dedim!" derken adam elindeki silahla bir çocuğa ateş etti. Şaşkınlık içinde ellerimi refleks halinde ağzıma götürdüm. Korkuyla açılan dudaklarımın üzerindeki eller titriyordu. Çağan bu silah sesiyle adama doğru atılsa da onu bir çok kişi tutmuştu. Çağan'ın yüzü yara içindeydi. Üstü başı dağılmıştı ve epey hırpalandığı da belliydi. "Ne yaptın sen? Bırakın çocukları!" diye bağıran Çağan kendini tutan kollardan kurtulmaya çalışıyordu. Saatlerdir herkes orada ve ayrılmamıştı. Doğa, Ahsen ve Medusa'nın yüzündeki yorgunluk iç bunaltıyordu. Beyaz çarşaflarla üzeri örtülü olan çocuklardan birine atılan kurşun yüzünden çarşaf kırmızıya dönmüştü. Yayılan kan can yakıyordu.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now