17 - GÜNÜN SİSLİ YÜZÜ

15.1K 1K 690
                                    

Merhabalar. Öncelikle bu bölümü ikiye böldüm diyebilirim. Çarşamba günü sizlere yeni bir bölüm atacağım. Bu rutinimizi değiştirmeyecek. Önümüzdeki hafta çarşamba ve cumartesi günleri yeni bölümler sizlerle olacak.

Sizleri bekletmeden bölümümüze başlayalım. Yorum ve oylarınızı lütfen unutmayın. Keyifli okumalar...

"Gerçek değişim, direnişin cesur adımlarıyla başlar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Gerçek değişim, direnişin cesur adımlarıyla başlar."

"Seninle cesaretleniyorum. Gözlerinde görüyorum o direnen gücü. Okyanusun ortasında yanan bir ateş olur mu? Sen o ateşsin ve seni söndürmeye çalışanlara inat yanmaya devam edeceksin." Sözlerinin beni büyülemesine izin vermeli miydim? Gerçi bu benim izin vermeme bakacak bir konu değildi sanırım. Bana daha da yaklaşarak konuştu. "Seninle yanmaya kabulüm ben. Seninle yanmaya hazırım. Sen hazır mısın?" Bu savaşa çağıran sözler beni galeyana getiriyordu. Onun kararlılığıyla cevap verdim. "Yeterince yandım, artık yakmak istiyorum." Dudağının bir yanını kıvırarak gülümsedi. Kendinden emin bir şekilde verdiği yanıt beni de heyecanlandırmıştı. "Yakarız o zaman."

"Hiç mi şüphen yok?" dedim birden. Hafifçe anlamaya çalışır gibi çattı kaşlarını. "Neden şüphem olacak?" derken kaygılı da bakıyordu bana. Gözlerinden çektim bakışlarımı. Ellerimize baktım. "Benden, bizden, bu ekipten ya da olacaklardan..." dedim tane tane. Gözlerine bakmamı ister gibi daha yakın durdu ve bunu sağladı da. Kahve gözleri benimkilerle karışıyordu sanki. "Çek şüpheni üzerimden Kaner, zira sevgine ihtiyacım var." Ona bakan gözlerim şaşkınlığını sunuyordu. Hala ondan nefret ettiğimi mi düşünüyordu? Peki sevmek? Ne tür bir sevgiden bahsediyordu? Ona nefret duymuyordum. Her insanın kendini birbirine yakın hissettiği kişilere olan bir sevgiden bahsediyor olmalıydı. İçimde tanımlayamadığım bir şeyleri hissettiğim doğruydu ama bu sevgiden gelen bir his miydi? Birinin sadakatini görünce güven veren bir his miydi? Aşktan söz edemezdi. Aşkın çok derin şeyler yaşattığını biliyordum ama hiç yaşamadığım için bir gün aşık olduğumu nasıl anlayacaktım?

Beceriksiz bir ifadeyle, "Sevmek nedir bilmem," dedim. O ise sevecen bir bakışla gülümsedi. "Sorun değil," demesi üzerine tekrar konuştum. "Hayatını mahvederim." Yine o aynı gülümsemeyle, "Sorun değil," dedi. "Benim yüzümden ölebilirsin," dedim ısrarla ve yine cevabını geciktirmedi. "Sorun değil." Nasıl sorun olmaz? Elbette sorundu. Gerçekten bir amacı olduğunu gözlerinde görebiliyordum. Bunu kendime kabul ettirmem zamanımı almıştı sadece. O her şeye plan yaparak yürüyordu. Ben ise geldiğim andan itibaren onu da tehlikeye atıyordum. İnsanlar her şeyden dedikodu çıkarmanın bir yolunu buluyordu. Böyle giderse fazla sürmez, enselenirdik. Onlar fark etmeden önce elimizi çabuk tutmalıydık. Ondan uzak durmayı başaramayabilirdim. Böyle yakın olmak da içimi kaynatıyordu. 

"Zaaflarımız bizi yaşatmaz," dedim. Şu an zaafım olmaya çok müsait duruyordu. Yine o aynı gülümseme ve o aynı bakışla, "Sorun değil Hesna," diye fısıldaması bu cümleyi bütün bilinçaltıma yaydı. Derin bir nefes aldım. Bana beklentiyle bakan gözlerden nasıl kaçabilirdim? Konuşmamı bekler gibi bakmaya başladı. Başımı ona doğru yaklaştırdım ve alnımı omuzuna koydum. Evet, böylece o güzel gözlerden kaçabilirdim. Bir şey yapmadı. Omuzu sanki benim alnımı koymam için öyle konforluydu ki bu şekilde uyuyabilirdim ama konuştum. O omuzun üzerinde, "Kwang Jee, ben korkunun üzerine gidebilirim ama onunla yaşayamam. Duygularım birbirine dönüşür engelleyemem. Nefretim sevgi, sevgim nefret olur da anlayamam. Çok karışığım ben." sessiz konuşmuştum.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now