23 - SAVAŞ HÜKMÜ - 2

9.3K 935 1.2K
                                    

Merhabalar, nasılsınız? Stresli bir bölüm bırakmıştık şimdi ise bu stres üzerine eklenerek devam edecek. Müsait olduğum haftalarda bölümü haftada ikiye ayırarak yayımlayabilirim. Bu hafta böyle denedim. Yorum sayısına ulaşılmış. Yine 500 yorumun altına düşmeyelim. Bölüm başlarında verdiğim yorum sayısına ulaşmadan bölüm atmayacağım. Oy vermeyi unutmayın...Başlıyoruz, keyifli okumalar...

Sesler kesildiğinde sürgülü duvarlar açılmaya başlamıştı. Kulaklarıma çarpan keskin sesler beni ürkütüyordu. Kwang gözümün görebileceği bir yer kadar bana yakın olsa da ona ulaşamıyordum. Hepsi öfkeyle önümde biriken insanlara bakıyordu. Evet, insanlar... Simsiyah giyinmiş olarak, ellerinde uzun ya da kısa her çeşidi bulunan bıçaklarla üzerime ağır ağır geliyorlardı. Kafalarında ise yine siyah renkte ve yüzlerini göstermeyen kasklar vardı. Kimisinin elinde testere biçimli, kıvrımlı, çatallı kesici aletler de vardı. Duvarlar ardından gelen bu bıçakların sesiydi. Ürkütücü bir şekilde metalik duvarlara vurdukları aletler en rahatsız edici haliyle şimdi gözümün önündeydi. Onların içeri girmesiyle duvarlar tekrar kapandı. Kapsüllere doğru baktım. Kwang oradan çıkabilmek için camı kırmak uğruna yumruklar atıyordu. Bazıları ise çaresizce olacakları izliyordu. Oyun basitti. Bir kişinin kaybı, herkese kaybettirecekti.

Tahminimce bu askerler de başka oyunlardan dahil olmuştu. Onların görevi de kapsülden çıkacak kişi ile dövüşmekti sanırım. Tek kişiye 10 kişi ise fazla adaletsiz olmamış mı? Beşi arkamda beşi ise karşımda dizilmiş duruyordu. İçlerinden birinde gördüğüm uzunca bir bıçağa takıldı gözlerim. Onu almalıydım. Böylece kendimi daha iyi savunabilirdim. Korkmalı mıydım? Başta bunun bir oyun olduğunu düşünme fikirlerim hüsrana uğramaya başlamıştı. Ölüm pahasına mı buradaydık? İyi de neden? Bu saçmalığın içinde olmak sadece biraz daha delirmemize sebep oluyordu. Ne faydası vardı? Kwang'a tekrar baktım. Elleri cama vurmaktan artık kızarmıştı. Durmadan da devam ediyordu. Kendini boşuna incitiyordu. Onun bu hali üzerine yutkunamadım. Yüzünü ellerim arasına alıp, sabret demek istiyordum. Beraberinde ona söyleyebileceğim en güzel hitaplarla acıyan ellerini öpmek istiyordum. Gözlerimi ondan güçlükle alıp etrafımdaki adamlara baktım. Bir tanesi bana doğru hızla geldiğinde buna kendimi hazırlamıştım.

Uzun bıçağını gözüme kestirdiğim adam bana saplamak için kolunu uzatmış geliyordu. Ona doğru sıçrar gibi uzun adımlar attığımda adamın bıçak tutan elini bileğinden kavrayarak bacakları arasından kaydım. Adam, onu bileğinden tutup geriye doğru asılmam üzerine havada takla attı. Sırtüstü yere düştüğünde ise bıçağı elimde kalmıştı. Son zamanlarda dövüş konusunda epey çalışıyordum. Kendimi oldukça geliştirmiştim. Bunun üzerine diğerleri de bana doğru geldiğinde bıçağı kullanmaya başladım. Başka bir asker boğazıma doğru bıçağını hızlı hamlelerle sallıyordu. Ben ise her hareketinde kendimi geri çekerek savunma oluşturuyordum. Yine boğazıma doğru gelen keskin aletleri durdurmak için askerin koluna elimdeki bıçağı sapladım. Peşine bacağımı kaldırıp karnına tekme atmam üzerine yere yığılırken arkasındakileri de düşürdü. Bu hızlı ve keskin hareketler dakikalarca sürdü. Kol ya da bacaklarını yaralıyordum. Elime bir bıçak daha geçirdiğimde iki elimi de kullanmaya başladım.

Birden üç tanesi üzerime atıldı. Arkamda da iki kişi vardı. Diğerleri ise yerde kıvranıyordu. Beş kişi birden saldırmaya başladığında iki kolumu da çizdiler. Tekme atmak için bacaklarımı kullandığımda ise ayak bileklerime kadar kesikler atılmıştı. Artık yorulmuştum ama pes etmedim. Bunun üzerine kapsülümün açılma sesini duydum. Bununla birlikte etrafımdaki askerler duvarları arkalarına alarak hareketsiz bir şekilde dikilmeye başladı. Bu da neydi şimdi? Kwang'a baktım. Soluk soluğa kalmış bir şekilde beni izliyordu. Camı kırma çabalarını kapsülün açılmasıyla durdurmuştu. O da şimdi ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Duvarların önüne dizilen askerlere dönerek, "Ne yapmamız gerekiyor?" desem de hiçbiri cevap vermedi. Kapsüle doğru yürüdüm. Açıldığına göre girmem gerekiyordu sanırım. Bu başka birinin devam edeceği anlamına mı geliyordu? Elimi derin kesilen bir omzuma götürdüm. Elime bulaşan kanla hissettiğim yanma hissini yüz ifademe yansıtmamaya çalıştım. Kwang yalnız dövüşmek zorunda olmama yeterince sinirlenmiş görünüyordu.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें