37 - KANLI YÜZLEŞME

5.9K 429 1.5K
                                    

Merhaba... Nasılsınız? Bu bölümü Kwang Jee'den okumaya hazır mısınız?

Geçtiğimiz "İntikam Fırsatı" bölümünde Walter ile bir görüşmemiz olacaktı. Bu bölümü son bir kaç bölümdür kurguluyordum. Biraz sert bir bakış açısı kullanmam gerektiğinden bunu Kwang'ın size yeterince, yerinde yansıtacağını düşünüyorum. Çünkü bu bölüm, biraz farklı olacak.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. Bin yorumun altına düşmeyelim lütfen. Tepkilerinizi merak ediyorum. Keyifli okumalar.

"Hayal et, acele etme

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Hayal et, acele etme."

Lee Kwang Jee'nin anlatımıyla...

Uzuvlarını terk eden her kan damlası aldatıcı ve kurnazdı. Zincirlere bağlanan kollar sadece morarmamış, diş izleriyle de dağlanmıştı. Vücudunun açık bırakılan her yerinde ısırık izlerine rastlamak bu dehşet işkenceyi kabusa çeviriyordu. Buna anlaşma denemezdi. Walter bir oyunun peşindeydi. Kazanma arzusunun onu öldüreceğinden habersiz ve ölmeyeceğinden emin... Ödleğin teki olsa da aptallığının üstünü örtecek başka maharetleri de vardı. Asla ders almaması ve öğrenememesi gibi. Öğrenecekti, sonunda ölecekti de... Onu ben öldürecektim.

Hesna'ya dönmek istedim. Ona bakmak ve gözlerindeki öfkeyle karşılaşmak istedim. Fakat... Bakışlarımı yüzüne hapseden abimin gözleri oldu. Sinirle gerilen yüzündeki her kas, düşmana doğrulan silahtı. O anda, o gözleri terk edemedim. Jun, Walter'a yapacağı işkencelerin hayalini gözünün önüne sererken Gilda'nın yarı baygın yüzünü izliyordu. Gözleri, dirseklerinden damlayan kanın yerde oluşturduğu küçük göle indi. Damlalar, soğuk zemine izini bırakırken sessizliği bozan tek şey sızıntının sürekliliğiydi. Sonunda Walter tıslar gibi gülmeye başladığında, bu artık kahkahaya dönüştü. Yankılanan sesini boğazına tıkmak için hangi organını kessem diye düşünüyordum.

"Ne kadar zaman oldu?" Walter yarı karanlık bir odada sadece Gilda'nın başı üzerindeki tavandan yanan ışık sayesinde görünüyordu. Kollarına bağlanan zincir duvara çivilenmişti. Savaşta giyilen siyah üniforması üzerinde dursa da oldukça aşınmıştı. "Bir hafta? İki?" Walter, Gilda'nın önünde yarı çember örerek yürürken konuşmaya devam etti. "Beş olmuş. Zaman epey hızlı geçiyor değil mi?" Gilda'nın hemen yanında metalik bir masa vardı. Walter masanın üzerinde duran, kana bulanmış aletlerin arasından bir çift siyah eldiven aldı. İki eline de yavaşça geçirirken hala sırıtıyordu. O an, Jun'un ağzından çıkan küfrü herkesin anlamamış olmasına şükrettim. Annem yüzünü ekşitti.

"Bir de Gilda'ya soralım," derken kırmızı kanın rengine boyanan bir beze uzandı. Masanın üzerinden onu da aldığında Gilda'nın ayaklarına biriken kanı sildi. Yere dikkatle baktım. Ayaklarının üzerinde parça parça durduğunu düşündüğüm şey sadece kan değildi. Bez parçasının yerdeki kanı yeterince emdiğinden emin olan Walter eğildiği yerden kalktı. "Biraz idrar ve dışkı bulaştı tatlım ama senin için problem olmaz." Sonra bizden tarafa dönerek elini bir sır verir gibi ağzının yanına koydu. "Ona tuvaleti kullanmasını söylüyorum ama altına kaçırmaya devam ediyor." Zincir izlerine bakılacak olursa morarmaların çürüğe dönüşmesi beş haftadır hiç çözülmediğinin işaretiydi.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now