30 - SON SÖZ

8.6K 694 1.3K
                                    

Merhaba... Çok heyecanlı bir bölümle geldim. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Bu bölüm 600 yorumun altına düşmüyoruz. Size güveniyorum. Hemen başlayalım...

"Öfkenin bir görüşü olsaydı eğer, bu benim gözlerim olurdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Öfkenin bir görüşü olsaydı eğer, bu benim gözlerim olurdu."

Sıktığım yumruklarım üzerinde hissettiğim el, onları gevşetememişti. "Hesna, iyi misin?" İyi miyim? Ne hissedeceğimden emin değilim. Doğa karşıma geçtiğinde bakışlarımın yeni yönü olmak istiyordu. Fakat ben, giden uçağın ardından zeminde bir noktaya odaklanmıştım. Doğa diğer elini de omzuma koyduğunda yüzüme daha yakın durdu. "Gittiği için kızgın mısın?" dedi. Böylece ona istediğini vermiş oldum. Şimdi doğrudan gözlerine bakıyordum. "Gitmeliydi..." dedim. Sert ses tonum elini omzumdan indirmesine sebep olmuştu. Gitmesi gerekiyordu...

"Düşman devletinin gözü önünde ülkesine çağrılan bir asker, yıllar önce kaybettiği ailesini gördü. Yöneticileri öldüren bir ailenin oğlu, askeriyenin en güçlü ismi. Kwang Jee ülkesinde kalmalı. O tutsak edilecek biri değil." Sözlerim üzerine bakışları daha da derinleşti. "Sen de değilsin Hesna. Biz burada mı olmalıydık?" demesi üzerine kolunu tuttum. Çok gizli bir sır verir gibi ona yaklaştım. "Hacker ve adalet örgütü üyesi... Biz burayı kül edeceğiz ve rüzgarımız, burada tek bir toz tanesi bırakmayacak." Bu düşünce hoşuna gitmiş gibi dudağı sinsice kıvrıldı. "Aklında ne var?" 

Sorusu üzerine gözlerimi ondan alarak bizi uzaktan izleyen askerlere baktım. Avını en savunmasız halinde iken yemeği kurgulayan bu vahşilere onlar için bir tehditmişim gibi bakmayı sürdürdüm. "Şunlara bak," dedim. "Onlar ittifak istemiyor..." Doğa sözlerimle birlikte bize dikkatle bakan askerlerin niyetini anlamaya çalışıyordu. "Neden öyle bakıyorlar?" dedi. Kendimle ilgili yakaladığım çok mühim bir gerçek vardı. Askerlere bakarak konuştum. "Ne zaman huzursuz hissedersem hep haklı çıkarım." Ardından, "Ve?" dedi. "Ve, şu an epey huzursuzum... Bizi bırakmayacaklar."

Doğa başını hızla bana çevirdi. "Şöyle konuşma. Korku filminde gibi hissediyorum." Ciddiyetle ona bakıyordum. "Peki sen?" dedim. "Korkan olmayı mı istersin yoksa korkutan olmayı mı?" Yine bu sorum onu tedirgin edecekti. "Ortam yeterince gergin değilmiş gibi," derken sorduğum soru yüzünden gerilmişti. "Kendini hafife alarak yanlış yapıyorsun Doğa. Walter senden bilgi almak isteyecek. Onlara doğruların yanında yanlışları da vermelisin." Sonra Doğa kuşkuyla etrafına baktı. "Bizi tanıyor ve yanında istiyor, çünkü onun dikkatini çekecek kadar tehlikeli olduğumuzu biliyor," dedi. Beni anlamaya başlıyordu.

"Evet," dedim. "Tehlikeli olacağız." Bize doğru gelen bir askeri fark ettiğimizde doğrudan ona baktık. Oldukça ağır davranmamız gerekecekti. Asker, "Beni takip edin. Yöneticimiz sizinle konuşmak istiyor," dedi. Bir şey demeden askeri takip etmeye başladık. Şimdi bu konuşmanın sonunda burası hakkında kısa bir fragman izleyecektik. Bakalım Walter ittifak edilecek biri mi, yoksa yalancının biri mi? Düşünceler eşliğinde yürümeye devam ederken güçlü kalabilmek için dua ediyordum. Yine en başta konuştuğumuz o toplantı odasına gittik. Akhar asla insan içine çıkmazdı. Walter ise askeriyenin içinde rahatça gezebiliyordu öyle mi?

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now