4. Bölüm

2.5K 191 31
                                    

Düzenlenmiştir.

Percy salonda hızlı adımlarla tur atarken, Jane endişeyle onu izliyordu. Şöminenin yanındaki koltuktan kalkıp Percy'e doğru birkaç adım attım. "Bu işte bir iş var." dedi Percy elini saçlarının arasından geçirirken. "Neredeyse bir hafta olacak fakat Alex'ten hala haber alamadık. Bu herif bizi kandırıyor." diye devam etti.

Arkamızdan onu onaylar biçimde homurtular duyunca başımı salladım. "Onunla anlaşma yapmamızı sağlayan kişi mi söylüyor bunu?"

Sorduğum soru sonrasında Percy'nin bal rengindeki gözleri büyürken, ortam bir anda sessizliğe gömülmüştü. Herkes bizi izliyordu, muhtemelen yeni bir tartışmanın alevleneceğini düşünüyorlardı.

O sırada kapının çalmasıyla ortamdaki sessizlik sona ermişti. Jane kapıyı açtığında birkaç adım geriledi. Merakla onlara doğru yürüdüm ve kapıda Nick'i görünce olduğum yere mıhlandım. Oysaki Alex'in onu öldürdüğünden emindim.

Nick, yüzünde tuhaf bir ifadeyle bize bakıyordu. Bakışlarım elinde tuttuğu büyük, dikdörtgen kutuya kaydı. Bu kutuyu kimin gönderdiği barizdi, içinden çıkabilecek şeyler ise ürpermeme neden olmuştu.

"Bu senin için. Alex bunu giymeni istedi." dedi Nick normal bir ses tonuyla.

Duyduğum cümle kaşlarımı çatmama sebep olurken elindeki kutuyu aldım. Az önce aynı cümle içerisinde Alex ve giymek sözcükleri geçmişti, değil mi? Kutuyu siyah yemek masasının üzerine bıraktıktan sonra etrafıma bir bakış attım. Herkesin gözü kutudaydı, benimle ilgilenen kimse yoktu.

Nick ise odanın diğer ucunda durmuş, Oliver'ın şarap koleksiyonunu inceliyordu. Kutunun kapağını hızla kaldırdığımda rüzgarın etkisiyle kutunun içindeki küçük kare kağıt masanın üzerine uçtu. Kağıtta büyük, italik harflerle "GİY." yazıyordu.

Kağıdı avucumun içinde top haline getirdikten sonra kutudan özenle katlanmış beyaz, uzun elbiseyi çıkardım. Etrafımdan şaşkınlık ve beğenme nidaları yükselirken parmaklarımı yumuşak kumaş üzerinde gezdiriyordum.

"Bunun anlamı ne şimdi?" Ashley herkesin aklından geçen soruyu dillendirmişti.

Hepimiz meraklı gözlerle Nick'e baktık fakat o kendi kendine bir şarkı mırıldanıp şarap şişelerini incelemekle meşguldü. Yüksek sesle boğazımı temizlediğimde kısa bir anlığına dikkatini çekebilmiştim.

"O mu?" dedi umursamaz bir tavırla. "Alexandra'nın bu geceki törende giyeceği elbise."

Tören kelimesini duyduğum anda kalp atışlarım hızlandı. Bildiğim kadarıyla evlilik töreni dışındaki hiçbir tören masum değildi ve Alex ile evlenmediğime göre bunun anlamı tehlikede olduğumdu.

"Ne töreni olduğu umrumda değil, kimse törene falan katılmıyor."

Percy önüme geçip elimden elbiseyi çektiğinde yumuşak kumaşın parmaklarımla dans edişini hissetmekten başka bir şey yapamadım. Nick şarap şişelerinden birini elinde sallayarak bize doğru döndü. "Bu neredeyse üç yüz yıllık, bunu bulabildiğiniz için şanslı hissetmelisiniz." dedi. Umursamaz tavırları Percy'i daha da sinirlendirmiş olmalıydı. Aksi takdirde Nick'in üzerine atlayıp şarap şişesini başında kırmasının başka bir anlamı olamazdı.

Oliver, "Favori şarabımı mahvettiğin için teşekkürler Percy." diye mırıldandı ve yerden birkaç şişe parçası topladı. Fakat bu Percy'nin umrunda değildi. Hala sinirle Nick'e bakıyor, yeniden saldırmak için fırsat kolluyordu. Nick'in Percy'e saldırması halinde müdahale etmek için birkaç adım atıp onlara yaklaştım. Fakat beklenenin aksine Nick, Percy'e hiçbir şey yapmadı.

İçgüdüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin