23. Bölüm

1.3K 128 5
                                    

İyi bayramlar! Bu bölüm bayağı kısa oldu sanırım, bir dahaki bölüm telafi ederim :D

Bir yanda sonsuz gibi görünen bir uçurum, diğer yanda upuzun bir yol... Yolun üzerinde uçan güzel tüylü kuşlar yaşamayı seçmemi fısıldıyorlar. Yola doğru bir adım atıyorum, uçurumun derinliklerinden kardeşimin sesi ulaşıyor kulaklarıma. Yaşamak için kulaklarımı tıkamalıyım fakat ben bunu yapmıyorum. 

Bunca zamandır yaptığım tek şey buydu çünkü. Geçmişime sırtımı dönmek ve sevdiklerimi kalbimden atmak. Tek yaptığım buydu. Bu saatten sonra bencilliğime bir son vermeyi istiyorum. Bu yüzden yeniden uçurumun kenarına dönüyorum. Birkaç küçük taş aşağıya yuvarlanıyor ve ortalık kısa süreliğine toza bulanıyor. Anastasia'yı göremiyorum, aşağıda kopkoyu bir sis var. Yeniden adımı fısıldıyor kardeşim, bu seferse düşünmeden kendimi siyahın içine atıyorum.

Nefes nefese uyanmamı sağlayan rüya o kadar gerçekçiydi ki bir an gerçekten o uçurumdan atladığımı hissettim. Bu his yeni bir şey değildi, Alex kardeşimi kurtarmanın tek yolunun benim de geçici olarak ölmem olduğunu söylediğinden beri aynı rüyaları görüyordum. Birinde kardeşime ulaşıyordum, diğerindeyse yalnızca sesini duyuyor ve deli gibi etrafta koşuşturuyordum. Fakat rüyalarım her seferinde nefes nefese uyanmamla son buluyordu. Huzursuzdum.

Bir haftadır.

Yatağımdan kalkıp geceliğimin düşen askısını düzelttikten sonra aynanın karşısına geçip bir hastayı andıran yüzüme baktım. Beslenmemekten kırmızılaşmış gözler, solgun bir ten ve düşük omuzlar. Bu bendim. Kendimi ilk kez bu kadar yorgun ve güçsüz görüyordum. Karşımdaki Alexandra, Alex'e her daim kafa tutan ve hatta onunla dövüşen Alexandra değildi sanki. On yaşında bir kız çocuğu kadar narin hissediyordum. Sanki bir anda bir vazo gibi parçalanıp binlerce tane olarak etrafa saçılacak gibiydim. Ve durum gitgide kötüleşiyordu.

Ellerimi saçlarımın arasında dolaştırarak saçlarıma olabildiğince şekil vermeye çalıştım. Odanın kapısı yavaşça açıldığında bakışlarım oraya kaydı. Percy yüzünde hüzünlü ve az da olsa öfkeli ifadesiyle içeriye girdi. Uzun süredir onu görmüyordum. En son kötü şekilde ayrılmıştık ve o zamandan beri onu bir kez bile arama zahmetine girmemiştim. Keza o da öyle. 

Bakışlarım yeni çıkan sakallarına kayarken Percy "Merhaba." dedi fısıldar gibi. Hala aynı yerde dikiliyordu, az önceden tek farkı kapıyı kapatmış olmasıydı. "Merhaba." dedim bir yandan aynadaki görüntüme bakmaya devam ederken. Henüz tanışan iki yabancı gibiydik. Soğuk, resmi...Ne ara bu kadar uzaklaşmıştık birbirimizden?

"Neden bana kardeşinden bahsetmedin Alexandra?" diye sordu Percy bakışlarını yüzüme çevirerek. O ana kadar beni merak ettiği için geldiğini düşünmüştüm fakat son cümlesi her şeyi açıklamıştı.

"Alex mi söyledi?" diye sordum yüzüne bakmadan. Sesim hala güçsüz çıkıyordu. Tek yapmak istediğim tüm gün yataktan çıkmayıp ölmeyi beklemekti. "O herif ilk defa bir işe yaradı." dedi Percy hafif sinirli sesiyle. Daha sonra yatağımın ucuna ilişti. Aramızda zayıf birinin oturabileceği kadar boşluk kalmıştı. "Şu haline bak." dedi Percy ve uzanıp sol elimi yakaladı. "Tüm bunların üstesinden tek başına nasıl gelmeyi düşünüyordun?"

Sesi sitem yüklüydü. Aslında ona kızmalıydım. Biz evden ayrılalı bir ay oluyordu lakin o bir kez bile beni merak etmemişken şimdi gelip hesap sorması sinirlerimi bozmalıydı. Fakat garip bir şekilde ona kızamıyordum. Sanki bir şey sinir sistemimi etkisiz hale getirmişti. Şu anda tek istediğim ona sarılmaktı. Fakat Percy benden hızlı davranmıştı, kollarını belimde hisseder hissetmez başımı omzuna yasladım ve gözlerimi kapattım. "Eve geri dön." dedi Percy fısıltıyla. "Bir yolunu buluruz."

Sesinde beni rahatlatmak ister gibi bir ton vardı. Başımı omzundan kaldırıp gözlerine baktım. "Başka yolu yok."

Percy olumsuz anlamda başını salladı. Buna izin vermeyeceğini biliyordum ki Alex de biliyordu. Vazgeçmem için Percy'i çağırmış olmalıydı. "Yanımda olmak mı istiyorsun?" dedim ayağa kalkarak. "Öyleyse itiraz etmeyi bırak." diye ekledim ve Percy'nin tepki vermesine fırsat vermeden odadan çıktım. Kararımdan dönmeden önce Alex ile konuşmam gerekiyordu. 

Bu yüzden hızla Alex'in odasına girdim ve gördüğüm görüntü ellerimle gözlerimi kapatmama neden oldu. Alex'in üst kısmı çıplaktı, sanırım pantolon giydiği için sevinmem gerekiyordu. "Bakılmayacak kadar mı kötüyüm?" dedi Alex alay yüklü sesiyle. Hayır. Fazlasıyla iyi olmasına rağmen bunu ona söyleyecek değildim. 

Konuşmak yerine ellerimi yavaşça gözlerimden çektim. "Karşımda bu gecelikle dururken kapatman gereken yer gözlerin değil bence." dedi Alex beni işaret ederek. Bakışlarım geceliğime kayarken Alex'in güldüğünü duyuyordum. Refleks olarak kollarımı göğsümde birleştirdim. Bu sırada Alex dolabından çıkardığı siyah tişörtü çevik bir hareketle giyince azda olsa rahatladım. En azından onunla konuşurken rahatla yüzüne bakabilecektim. 

"Ben yapmaya hazırım." dedim kararlı bir sesle. Alex bir süre sessiz kaldı. Yatağının yanındaki koltuğa oturduktan hemen sonra "Kardeşin için hayatını feda edeceksin demek." dedi fakat daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Başımı olumlu anlamda salladım ve "İkimizin de dönebilme ihtimali var." diye ekledim. Bu durumun Alex'in umrunda olduğunu zannetmiyordum, bu cümleyi kendimi rahatlatmak için kurmuştum. Fakat Alex buna izin vermedi. "Dönememe ihtimaliniz de var."

Kurduğu cümle kalbimin hızlanmasına sebep olurken Alex bana doğru birkaç adım attı. "Hala yapmak istiyor musun?" Nefesi yüzüme çarptığında irkildim ve bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Ölüp ölmemem çok mu umrunda?" diye sordum. Sesim beklediğimden öfkeli çıkmıştı. Alex benden böyle bir tepki beklemiyor olmalıydı, kaşlarını yukarı kaldırıp bir süre yüzüme baktı. 

"En kısa zamanda yapalım şunu." dedim ve Alex'in bir şey demesini beklemeden odadan çıktım. Bekleyemezdim de zaten. Çünkü eğer bekleseydim Alex, beni vazgeçirecek bir şey söyleyebilirdi. Benimse vazgeçme şansım yoktu. Hiç olmamıştı ki...Bunca yılın günahlarının yanında yapacağım bu şey küçücük bir taş kadar olsada değerdi. Başından beri olması gereken buydu. Yaşaması gereken biri varsa bu Anastasia olmalıydı. Benim biricik güzel kardeşim Anastasia...

İçgüdüWhere stories live. Discover now