48. Bölüm (1. kısım)

1K 85 144
                                    

Bölüm şarkısı: Billie Eilish & Khalid- Lovely

İyi okumalar...

Dört ay sonra

"Jack, parmaklarını karnımdan uzakta tutar mısın?" Sıkıntıyla nefes verdiğimde Jack birkaç kez daha karnımı dürttükten sonra geri çekildi. "Patlayacak gibi görünüyor."

Anastasia gülerken Jack'in saçlarını karıştırıyordu. "İlk defa hamile bir kadın görmüş gibi davranıyorsun." Jack saçlarını kardeşimin parmaklarından kurtarmayı başarıp hayretle ona baktı. "Ben bir vampirim, Anastasia."

"Bildiğin üzere, vampirler üreyemez." Üreme kelimesini üstüne basarak söylemişti. "Tabi Alex Laurent değilsen." Alex, kendini tekli koltuklardan birinin üzerine bırakmıştı.

Jack teslim oluyormuş gibi ellerini kaldırdığında Anastasia "Aslında bu durum, daha çok ablamla ilgiliydi." diye mırıldandı. Alex'in yüzündeki kibir dolu gülüş donup kalırken gülmeye başladım.

"Ablanın beş asırlık hayatında seviştiği ilk adam olmadığıma göre, benimle de ilgili bir durum." Alex zaman kaybetmeden bir cevap yapıştırdığında Anastasia kıpkırmızı oldu. Jack ise öksürük krizine girmişti.

Alex'e tuhaf bir bakış atıp derin bir nefes aldım. "Sonuç olarak, her an doğum başlayabilir. Mucize bebek tartışmalarını geride bıraktığımızı sanıyordum." Alex omuz silkerken Anastasia domatese benzeyen yüzünü saklamaya çalışıyordu.

Sehpanın üzerinde duran hançeri aldım. Hilal şeklindeki gümüş kısım gün ışığıyla parlıyordu. Kısa bir süre sonra Vera'nın kanıyla kaplanacağını düşününce, hançeri daha fazla tutamayacağıma karar verdim.

"Bunu yapabileceğinden eminsin, değil mi?" Alex, sorduğum soruya inanamıyormuş gibi baktı. "Kaç yüzyıldır bu anı bekliyorum. Bir dakikamı bile almayacak." Hafifçe başımı sallayıp arkama yaslandım.

Bu sırada annem aramıza katıldı ve Alex'in karşısındaki tekli koltuğa oturdu. "Evdeki en güvenli odayı doğum için hazırladık. Artık yapmamız gereken tek şey beklemek." Kalp atışlarım hızlanırken büyük bir dikkatle onu dinliyordum.

Bir yandan, kızımı kucağıma almak için sabırsızlanırken bir yandan da korkuyordum. Olabilecek ufacık bir aksaklık bile her şeyi mahvedebilirdi. Vera'yı öldürmeyi başaramazsak olabilecekleri düşünmek dahi istemiyordum.

Bu sırada karnıma giren sancıyla öne doğru eğildim. "Alexandra, her şey yolunda mı?" Annem telaşla yanıma ulaştığında ciğerlerime hava doldurmakla uğraşıyordum. Fakat pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Böyle bir acıyı daha önce hissettiğimi hatırlamıyordum. Geçen aydan beri ara ara sancı hissediyordum ancak bu, hepsinden farklıydı. Vücudumdaki tüm kemiklerin aynı anda kırılması gibi bir şeydi.

"Bilmiyorum." diye mırıldandım. Baştan aşağı acı hissederken konuşmak zor olmuştu. Aynı sancı bu sefer daha şiddetli bir biçimde tekrar ettiğinde acıyla inledim. Etraftaki seslerden çok, kanımın uğultusunu duymaya başlamıştım.

Annem hızla ayağa kalktı. "Alex, onu götür. Sanırım vakit geldi." Duyduğum şeyle zaten hızla çarpan kalbimin atışları müthiş bir hıza ulaştı. Kendimi hazır hissetmiyordum. Ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Alex beni kucağına aldığında hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. "Her şey yolunda. Öyle kalması için her şeyi yapacağım." Ses tonu, yüzündeki ifadeyle buluştuğunda endişeli olduğunu söyleyebilirdim.

Arka bahçeye bakan odaya ulaşana dek asırlar geçmiş gibi hissediyordum. Bu sürede karnımdaki sancı katlanarak artmıştı. Sonunda, bedenim yumuşak bir yüzeyle buluştuğunda belki de ilk kez rahat bir nefes aldım.

İçgüdüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin