32. Bölüm (1. Kısım)

1.4K 98 21
                                    

İyi okumalar 💜

Bakışlarım sol tarafımdaki büyük penceredeydi. Güneş, akşamın olduğunu belirtir şekilde yavaş yavaş aşağıya kayıyordu. Gün ışıkları ölüp yerini derin bir karanlığa bırakmadan önce son çırpınışlarını gerçekleştiriyordu. Turuncu ışık doğrudan odanın içine hücum ediyor, ölümden kaçmaya çalışır gibi içeriye yayılıyordu.

Anastasia hızlı adımlarla pencereye yaklaşıp tül perdeyi çektiğinde içeriye dolan son gün ışıkları bir anda kesilip karanlığa teslim oldu. "Abla, orada oturmayı bırakıp yardımcı olmaya ne dersin?"

Anastasia'nın sesi sitem doluydu. Bakışlarımı ağır ağır ona doğru çevirdim. Ancak uzun zamandır dışarıdaki ışığa baktığım için gözlerimin önünde rengarenk noktalar uçuşuyordu.

Bu sırada kardeşim yavaş adımlarla gardırobun yanına dönüp kollarını göğsünde bağladı. "Saatlerdir senin için uğraşıyorum." diye mırıldanıp bana ters bir bakış attı. Derin bir nefes alıp kendimi yatağımın soğuk yüzeyine bıraktım.

Vera'nın davetine gidecektik. Teo kartı getirdiğinde Alex'in onu buruşturup atacağını düşünmüştüm ancak öyle olmamıştı. Bunun normal bir parti olmadığını hepimiz biliyorduk. Gitmek tamamen saçmalıktı.

Ancak Alex, gücünü kanıtlayabileceği hiçbir gösteriyi kaçırmazdı.

Sonuç olarak, o partiye gidecektik ve bunu en çok kafaya takan Anastasia'ydı. Saatlerdir beni bu odaya kapatıp bir modacı gibi hangi kıyafeti giymem gerektiğini seçmeye çalışıyordu. Tamam, bundan kesinlikle sıkılmıştım.

"Oraya eğlenmek için gitmiyoruz." diye mırıldanıp ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim. Bunu belki de bininci söyleyişimdi. Anastasia seslice nefesini verip "Ön yargılı davranıyorsun." diye mırıldandı. "Belki de çok eğlenirsin."

Ah, asla vazgeçmeyecekti.

Bu sırada odanın kapısı ritmik bir şekilde vuruldu ve Mila, elindeki büyük kutuyla içeri girdi. Yattığım yerden yavaşça kalkıp oturur hale geçtiğimde Anastasia'nın gözleri halen üzerimdeydi.

Bir anlığına Anastasia ile daha fazla yalnız kalmadığım için koşup Mila'ya sarılacaktım ancak aramızdaki soğukluk aklıma geldiğinde yerimden kıpırdamamaya karar verdim. Mila, bakışlarını bana doğru çevirip hafifçe gülümsedi. Bu gülümsemenin zoraki olduğunu anlayacak kadar büyümüştüm.

Onu seviyordum. Percy ve diğer arkadaşlarımla aram bozuk olduğunda yanımda o vardı. Teo Laurent yüzünden aramızın açılması isteyeceğim son şeydi. Bu yüzden ona, onunkinin aksine içten bir gülümsemeyle karşılık verdim.

Hemen ardından bakışlarım elindeki kutuya kaydı. Siyah, mat bir kutuydu. Mila bakışlarımı yakalayıp yavaş adımlarla yanıma geldi ve kutuyu yatağın üzerine bırakıp birkaç adım geri çekildi.

Parmaklarımı kutunun kapağına yerleştirip yavaşça araladım. Simsiyah bir elbise bana göz kırpıyordu. O anda bunun nereden çıktığını anladım.

Alex Laurent.

Anastasia elbiseyi özenle tutup kutudan çıkardığında kutunun içinde başka bir şey olup olmadığına bakıyordum. Bunun Alex'in işi olduğunu gösterecek bir şey...Ancak hiçbir şey yoktu.

Mila, yaptığım şeyi anlamış olacak ki "Alex bunu giymeni istedi." diye mırıldandı. Tamam, yine haklı çıkmıştım. Neden bir kereliğine de olsa beni şaşırtmıyorsun, Alex Laurent?

Anastasia "Bu muhteşem!" diye haykırıp elbiseyi bana doğru çevirdi. Gözleri ışıldıyordu. Hadi ama, sadece bir elbiseydi. Niçin bu kadar heyecanlanmıştı ki? Ya da ben niçin bu kadar sakindim?

İçgüdüWo Geschichten leben. Entdecke jetzt