6. Öfkeden Kuduranlar Kulübü

17.9K 1.2K 331
                                    

Kıskanç insanlarla hiç karşılaşmış mıydınız? Bendeki de soru! Tabii ki karşılaştınız, çıldırdınız, yaptıklarına şaşkın şaşkın bakıp 'yuh ama!' bile dediniz. Öhöm, içinizden dediniz elbette. Susup onları dinlediniz, izlediniz, kendilerini açıklama biçimlerine hayret ettiniz, değil mi?

Aynı şeyi düşünmüşüz öyleyse.

''Bay Nam izin vermiş olabilir,'' Sarı saçlarını yüzüme doğru savurup, parfüm kokusuyla birlikte omzunun üstüne bıraktı. Her biri birbirinden farklı renkteki süslü püslü, ışıltılı, tırnaklarını kahve dökülmüş dosyaların üzerinde gezdirdi. Dudağımın kenarı yukarı kalkmak için seğiriyordu. ''Mesai saatleri dışında kaytaramazsın. Kötülüğün için değil, bir kural olduğu için uyarıyorum. Bay Nam uymayabilir ama senin gibi yeniler uymak zorunda. Patronumuz birilerinden duyarsa hem işinden olursun, hem de yanlış anlaşılırsın öyle değil mi?'' Sinsice gülümseyip tekrar saçlarını savurdu. ''Niyetim tamamen iyi.''

Ellerim saçına gidip çekmek üzereyken kendime engel oldum. Havada kalan elimi indirip, eteğimi düzeltiyormuş gibi yaparken sinirlerimle baş etmeye çalışıyordum. Zira bir yay gibi durmadan geriliyor, gerildiği her noktada sekerek zıplıyordu.

''Yanlış anlamıyorsun değil mi?''

''Senin saçlarını yolar ağzına tıkarım. Çim adam gibi gezersin süslü Pakize,'' diye hızlı bir şekilde konuştuğumda aval aval suratıma bakıyordu. ''Türkçe konuşuyorum, yanlış anlamıyorsun değil mi?'' Sorumu anlamamasına mı gülsem, yüzündeki garip ifadeyle mi dalga geçsem karar veremiyordum. Bay Nam ile aramda yanlış anlaşılacak hiçbir şey yoktu. Dün bir, bugün iki Haset Spor'un topu ağlarla buluşmaya çalışıyordu. Okur Spor'un kalecisi Masal vardı onların karşısında. O topu ceza alma pahasına keserdim yine de gol attırmazdım!

''İngilizce konuş! Ne dediğini anlamıyorum! Ayşş!''

''Diyorum ki iyi niyetiniz için teşekkür ederim.'' Bu sarışın –sarışınlığı yalnızca saçlarındaki sarıdan ibaretti- benden yaşça küçük müydü onu da bilemiyordum. ''Siz de yanlış anlamışsınız,'' Gülümseyip, tırnaklarını bir yılan gibi sürttüğü dosyaları toparladıktan sonra onun ince vücudunu kalçamla kenara doğru biraz sertçe ittirdim. Dosyaları kollarımın arasına alıp, göğsüme yasladığımda benden hayli kısa olan Jang Min Jee'ye havalı olduğunu düşündüğüm bir bakış attım. ''İyi misin?'' Abartılı bir ilgiyle ona yaklaştım. ''Niyetim tamamen iyi ama işte biz halk olarak sizler kadar nazik değiliz. Bazen kaba olabiliyoruz, fakat içimiz temiz.'' Tamam Türkler birçok ırka göre kaba olabilirdi, ama dediğim gibi bizim içimiz temizdi. Misafire asla kötü davranışlarda bulunmazdık. Şirkette geçirdiğim iki günü iki cadı bana zehir etmişti. Diğeri toplantıda olmasaydı burada baya bir tartışabilirdik. ''Duydun mu? İçimiz temiz!'' Benden üst konumda olduğu için önünde hafifçe eğlierek onu selamlayıp, doğruldum. ''Bay Nam beni bekliyordur, izninizle.'' Arkamı dönüp ofisin kapısına emin adımlarla yürürken bastırılmakta geç kalınan tiz bir çığlığı duyarak gülümsedim. Cam kapıyı ardımdan kapatırken pudrayla kaplanmış yüzüne, ''Haset Spor sıfır, Okur Spor bir.'' deyip, Bay Nam'ın yanına gittim.

Koridorun ucunda duvara yaslanmış olan Bay Nam beni görünce gözlerini kırpıştırdı. Çekik gözlerinin belirginliği ona ayrı bir güzellik katmıştı. Korelilerin birbirlerine benzediğini düşündüğüm için pişmandım. Etrafımdaki insanları inceledikçe aslında çok farklı olduklarını görüyordum. Adımlarım Bay Nam'ın yanında son bulduğunda onun da beni incelediğini anlamıştım. Dudaklarını hafifçe öne doğru uzattı. Fazlasıyla çekik gözleriyse kısılarak görünmez bir hâl aldı.

''Yılanlar tıslamadı mı?''

Dosyalara biraz daha sarılıp, ona bakmayı sürdürdüm. Ne desem abuk bir cevap verebilecek kadar çatlak biriydi. Renkli saçları alışkın olmadığım kadar değişik geliyordu ve inceleyen bakışları ürperticiydi. İş arkadaşlarımın bir yılan olduğunu kabul ediyordum. Tısladıkları da doğruydu. Belli ki onların nasıl biri olduklarını biliyordu. Seğirmek için delik arayan dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırırken gergindim. Bay Nam yılanlara yem olarak bir fare gönderdiğini sanmış olmalıydı. Havuç yiyen, deli gibi bir tekerin içinde dönen hamster değildim. Benden yem olmazdı, gerçi yem olduğum zamanlar oluyordu lakin kendi kendimi kurtarabilecek kadar özgüvenli ve çeviktim.

AŞK SINIR TANIMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin