| YETİŞKİN İÇERİKLİDİR. +18 |
"Sana ne demiştim? Vücudun ve sen, sadece bana aitsiniz." Ağzımın içinde homurdanma benzeri bir ses çıkardım ve kalçama sert bir şaplak aniden indiğinde gözlerimi kocaman açtım. Yaramazlık yaparken yakalanmışım gibi, "İ...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
***
İlk yalanı kim söylemişti? Hatta dahası yalan söylemeyi kim bulmuştu? Yalan söylemeyi başlatan olay neydi? Neden buna ihtiyaç duymuştu? Onu yalan söylemeye kim itmişti?
Şeytan mı? Başka bir insan mı? Yoksa kendisi mi?
''Sae Jin'le sevgili değiliz ama sevgili gibiyiz.''
''O nasıl oluyor?'' diye sorduğumda Ah Yoo Na'nın boşalan bardağını doldurdum. ''Anlatın lütfen, Bayan Ah.''
Elime vuran Selma Hanım ise bana kötü kötü bakıyordu. ''Sarhoş olacak, çok içirme kıza.''
''Kafamızı dağıtıyoruz, Selma Hanım!''
Türkçe konuşmalardan bir şey anlamayan Ah Yoo Na küçük bardağındaki tüm sojuyu tek seferde içti. Ağzına evden toplayıp, buraya getirdiğim fıstıklardan bir tane attığında o acı tadı gidermeye çalışıyordu.
''Konuşmaya değmez, Masal. Sizin neyiniz var? Açıldı mı sonunda?''
Selma Hanım fıstıklardan birini Ah Yoo Na'ya attığında elleriyle kulaklarımı kapadı. Sanki kulaklarımı eliyle böyle kapadığında onları duyamıyordum. Evet, duyabiliyordum ama Korece konuşurlarken kulaklarımı kapaması saçmalığın daniskasıydı.
''Selma Hanım, ben Korece öğrenmeyi başarmış ve siz de öğretmeyi başarmış değilsiniz.''
''Üzgünüm, unutmuşum!'' diyerek ellerini kulaklarımdan çektiğinde Ah Yoo Na masaya kafasını koymuş, kendi kendine mırıldanıyordu. ''İçince sapıtıyor bu kız! Saçmalar da senin kafanı karıştırır diye korktum.''
''Onu fark ettim,'' Kafamı karıştırması olası değildi. Kendi içki dolu bardağıma bakıp, burun kıvırdım. İçmek zorundaydım ve canım hiç istemiyordu. Küçük bardağı parmağımla milim milim ittirirken, ''Kafam zaten karışık, daha fazla karıştıramaz.'' dedim.
Şimdiden sarhoş olmaya başlamış Ah Yoo Na elini başına yaslarken doğrulmaya çalışıyordu. ''Anlamııyoorsuun...'' Elini yüzüme doğru yaklaştırıp parmaklarını açtı. ''Şok olursun!''
''O kesinlikle delirmiş,'' diyerek kendi kendine gülen kadını gösterdim. ''Ay, haline bak PSY Entertainment'ın Özel'inin! Ayyaş bu kadın!''
Kafama bir şaplak inince kolay yoldan susturulmuştum. ''Masal dalga geçme onunla! Baksana derdi var çocukcağızın!'' Selma Hanım karşımızda şişeleri deviren kadını koruyordu. Burada herkes birbirini koruyor, kolluyor ve seviyordu. ''Kör olmayasıca Sae Jin!'' diye sinirle söylendiğinde direkt Türkçeye geçiş yapmıştı. ''Senin neyin var güzelim?''
Güzelim dediğine göre iyilikle yaklaşıyor olmalıydı. Bir yudum dahi almadığım içkime bakınca bardağı kafama dikip, masaya sertçe koydum. Nefesim kesilmiş, ağzımın içi burulmuştu. Yüzüm ister istemez şekilden şekle girerken elimin tersiyle ağzımı sildim.
