15. Kore'ye Alışmaya Başlamak

13.1K 942 184
                                    

Ağzımda çevirip durduğum minik kiraz domatesi çiğneyip, güzelce pişirilmiş dana etinden bir parça daha kestim. Bu yediğim üçüncü dilim etti ve ben daha yeni yeni doyuyordum. Bay Park'ın da yiyip yemediğini görmek için baktığımda sadece beni izlediğini anlayarak yavaşça yutkundum. Arsızlıksa arsızlık deyip çatalımdaki eti ağzıma tıktığımda o enfes tuzlu tatla yeniden doğmuş gibi hissettim. Uzun zamandır yediğim en iyi şeylerdi. Aslında eteklerimin ve pantolonlarımın bollaştığını fark etmiş ama önemsememiştim. Cidden kilo vermeye başlamıştım. Sebebi ise yetersiz beslenmemdi. Genelde ramen gibi basit ve oldukça ucuz yiyeceklere yönelmiştim. Arada da tarhana içmiştim, fakat sürekli bir şeyler olduğu için vücudum güçsüz düşmüştü. Belli etmek istemediğimden Bay Park'ın doktora götürmesine karşı çıkmıştım. Çünkü gittiğimde sorunumun ne olduğunu tespit etmeleri için birkaç tahlil yeterli olurdu. Etimi çiğneyip yuttuğumda tabağımın kenarındaki peçeteyle ağzımı sildim.

Park Soo Yun endişeli bakışlarla yüzümü incelerken, ''Hastaneye gitmek istemediğinden emin misin?'' diye sordu.

''Eminim, Bay Park. Saatlerdir yemek yememiştim,'' Gözlerimi ondan kaçırıp, ''Olanları biliyorsunuz.'' dedim.

''Solgun görünüyorsun, Masal. İyiymiş gibi durmuyorsun.''

Endişelenmesi tuhaftı ama benimle bu kadar çok ilgileniyor olması daha da tuhaftı. Üzerimdeki ceketinin içine başımı gömüp, yüzümü saklamamak için zor tutuyordum kendimi. Güven veren kokusu eşsiz ya da dünyadaki en mükemmel parfüm kokusu falan değildi. Yine de güzel kokuyordu. Tatlı, hafif, saf bir çiçek kokusu gibiydi. Baharata benzeyen bir koku daha çarpıyordu ama tam olarak nasıl koktuğunu tarif edemezdim. Tek söyleyebileceğim gerçekten hoşuma gittiğiydi, oldukça temiz ve yalın bir kokusu olduğuydu. Üstelik Bay Park'ın ceketini de beğenmiştim. Bana elbette büyüktü, tabii ne dizlerime iniyordu ne de ben görünmez oluyordum. Birazcık daralttırsam gayet şık ve pahalı bir erkek ceketim olabilirdi. Ceketine sinen kokusunu istemsizce solurken yanağımın içini ısırdım. Doğru dürüst beslenmediğim için hastalandım, o da bugüne denk geldi diyemezdim. Bakışlarım yüzüne odaklandığında ceketini koklamayı gizli de olsa bıraktım. Sapık mıydım da ceket kokluyordum?

''Ah, şey... Korkudan olsa gerek. Sanırım korkudan sinirlerim bozuldu, o yüzden de fenalaştım.''

Köfte dudakları şaşkınlıktan Japon balığının ağzı gibi olmuştu. Yuvarlak bir şekil alan etli dudakları hayret dolu bir sesle aralandı. ''Neden korktun?''

''Hapse girmekten!'' Parmaklarımı ikimizin arasında şaklatırken masanın üzerine eğildim. ''Öyle çok korktum ki, Bay Park! Hastalandım!'' İnanmıyormuş gibiydi. Adam da haklıydı. Hapse girmekten de korkmuştum ama sorgu odasından çıkar çıkmaz ilk isteğim iyi bir avukat değil de yemek yemek olmuştu. Gerçi o yaşlı kaçığın bana dediklerinden de bir şey anlayamamıştım. Kafamın içi bol malzemeli çorbaya dönmüştü ve kepçesini eline alan karıştırıyordu! ''Bay Park, hani yanımda yaşlı bir adam vardı ya,'' Gıcık CEO'nun gözleri irileşerek kocaman oldu. ''Bana yabancı gelin dedi. Sizin nişanlınız olduğumu, hatta başka bir zaman yemek yemek istediğini söyledi. Sizin bu konu hakkında bir fikriniz var mı?'' En büyük korkularımdan biri patronumla adımın çıkmasıydı. Kimine göre bunda yanlış bir şey yoktu. Patronlarıyla ilişki yaşayan birçok çalışan vardı. Ama arkalarından denenleri düşününce midem bulanıyordu. Çalışkan ve zeki olsalar bile başarıları sevgilisi ya da eşi olan adama mâl ediliyordu. Şirkettekiler hakkımda dedikodu yaydıysa ve bunu Bay Choi denen bunak herif bile duyduysa yanmıştım.

Kafamda kurduklarımdan bihaber olan Bay Park, ''Seni o korktuğun yerden çıkarmak için Bay Choi'dan yardım aldım.'' dedi. Şaşırmıştım, hem de yüzümdeki ifade bir anda değişecek kadar çok şaşırmıştım. Kaşlarımı yukarı kaldırdığımda açık kalan ağzımı zorlukla kapadım. Soğumaya yüz tutmuş bir ramen dolu çanağa gözlerini çeviren Park Soo Yun'un gerildiğini görebiliyordum. Omuzlarını geriye atmış, dirseklerinden birini de masaya yaslamıştı. Tekrar gözlerime baktığında seslice yutkundum. ''Elini kolunu sallata sallaya karakoldan çıktın. Görülecek olan davada yer almayacaksın bile.''

AŞK SINIR TANIMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin