17. Hediye Paketi

10.5K 904 163
                                    

Nam Joo Hyuk'la birlikte sekreter kadınla birlikte asla ayrılmayan adamı takip ederken birer siyah maske de alıp hemen takmıştık. Karnım aşırı dolu olduğundan biraz rahatsız da olsam birkaç dakikaya düzeleceğimden emindim. Sekreter kadın ve siyah takım elbiseli şüpheli adam biraz ilerimizde yürürken kalabalığın arasında fark edilmediğimizi umuyorduk.

''Sence neyin peşindeler?'' diye sordum.

Fırsattan istifade bana sarılarak yürüyen Nam Joo Hyuk maskesini hafifçe indirerek gülümsedi. ''Sence biliyor muyum?'' Maskesini yukarı çıkarıp, yüzünü gizlediğinde bakışlarını takip ettiğimiz kişilere çevirdi.

''A Takımı mı, Özeller mi her ne haltsa... Orada olduğuna göre biliyorsundur diye düşündüm," Nam Joo Hyuk'tan ses gelmeyince konuşmaya devam ettim. ''Bizi takip edip etmediklerini bilmiyorum ama bu sekreter kadından nedense işkilleniyorum. Bir şeyler çeviriyor, kesinlikle eminim.''

''Hislerine göre mi hareket ediyorsun? Sadece sen nedensizce işkilleniyorsun diye mi takip ediyoruz? Aigoo..."

''Çok soru soruyosun, Nam Joo Hyuk. Bizi takip eden onlar, şimdi biz takip ediyoruz. Değişen bir şey yok. Emin olacağız sadece, duydun mu? Kendi gözlerimizle ne olduğunu göreceğiz. Yanılıyorsam da bir şey kaybetmemiş olacağız.''

Hava gittikçe soğurken ceketime iyice sindim. Nam Joo Hyuk bana sarılmışta olsa aramızda boşluk bırakmıştım. Kolları haricinde bana temas etmesine izin vermiyordum. Bu durumu netleştirdiğimde onunla da konuşacaktım. Biz arkadaştan öteye geçemezdik, çünkü ona karşı bir şey hissetmiyordum. Nam Joo Hyuk'a umut vermediğimi ve ilerleyen zamanda birlikte olacağımıza dair bir şans da vermeyeceğimi biliyor olmasına rağmen bekleyeceğini söylemesi hakkında elimden hiçbir şey gelmezdi. İncinmemesi için Güney Kore'den gidene kadar dikkatli davranabilirdim. Gerçi bunu nasıl yapacağım da ayrı bir çıkmazdı.

''Peki, tam olarak fikrin ne? Sence neyin peşindeler?''

''Bay Park'la ilgili olduğunu düşünüyorum. Asıl hedef kesinlikle o ama neden bizi izlemiş olabilir bilmiyorum.''

Nam Joo Hyuk cebinden telefonunu çıkarırken, ''İçimden bir ses hepimizin izlendiğini söylüyor, Maşal. İkimizi birden takip edip, fotoğraf çekmeleri bunu gösteriyor.'' dedi. Parmakları telefonun üzerinde hızlı hızlı geziniyordu. ''Benim hislerim de kuvvetlidir. Özeller'le ilgili bir şeyler sızdırılmış olabilir. Kişisel bilgilerimize eriştiklerine göre hain şirketten olmalı.'' Kısa süren bir telefon görüşmesi yaptığında söylediklerini anlamamıştım. Korece konuşmuş ve çok kısa sürmüştü. Telefonu cebine sıkıştırdığında takip mesafesini koruduğumuz sekreter kadın siyah bir arabanın kaldırıma doğru yaklaşmasıyla hızlandı. Yanındaki adam çevreyi kontrol ederken Nam Joo Hyuk'la hemen birbirimize doğru döndük. Sevgililer gibi yakın bir şekilde yüz yüzeydik ama ikimizin de aklında kötü bir şey yoktu.

''Hain her kimse Nam Joo Hyuk, onu bu sefer görebileceğimizi hissediyorum. Adımı lekeyen o pisliği bulacağım!''

''Bay Park beni uyardı, Maşal. Eğer şimdi onların peşinden gidersek başımız ciddi anlamda belaya girebilir. Hain galiba oldukça tehlikeli biri.''

''Neden onlara sürpriz yapmıyoruz? Başımız şu anda da belada.''

''Az önce Bay Park'tan gelen sayısız çağrıyı gördüm. Telefonları sessize aldık Maşal ama maalesef ki mesajını okudum. Bizi bulur bulmaz öldürecekmiş, CEO."

Açıkçası benim telefonuma bakacak cesaretim yoktu. Bay Park sadece durmamı söylemişti ve ben yine onu dinlememiştim. Neye bulaştığımı bilmeden bir olaya atlamıştım, hep yaptığım gibi.

AŞK SINIR TANIMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin