30. İlk Aşk Kıvılcımlarının Erittiği Buz Dağları

12K 905 267
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


***

Kore'ye döndüğümüzde çoktan akşam olmuştu. Uçaktan indikten sonra bizi bekleyen araca binerken arkamızdan atlı koşturuyor gibiydi. Hızlı olmamızın sebebi akşam yemeği için Selma Hanım ve Bay Lee'nin evine davet edilmiş olmamızdı. Aramızdaki ilişkiyi, en azından ben tam olarak kabullendiğimde diğerlerine de söylemeye karar vermiştik. Beraberiz ama gerçekten nişanlı değiliz demek çok normal olmayacaktı. Bir şeyleri yoluna sokmak için sonunda bir adım atmıştık. İleride neler yaşayacaktık bilmiyordum ama aramızdaki ilişki netleştiğinde söylemek istiyordum.

Karmaşık ilişkimiz dışında bir diğer sorun Yaman'dı. Onu arayıp buluşmak istediğimi söylediğimde Park Soo Yun çok gerilmişti. Eski nişanlımla ayrıldıktan sonraki ilk konuşmamdı ve bana yaşattıklarını hatırlarken istemsizce titredim. Sesini duyduğumda eskiden heyecanlanırdım, artık nefret bile etmiyordum. Sadece iğreniyordum, çünkü arta kalan anılarda iyi bir şey bırakmamıştı.

Sıcak bir duş alırken yükselen buharın içinde kendimi bulutlarda hissediyordum. Park Soo Yun'la eve gelir gelmez kendimi duşa atmıştım. Evdeki hizmetçiler beni görünce gülümsemişti, biraz da olsa burada sevildiğim bir gerçekti. Suyu kapattım ve beyaz bornozu üzerime geçirip küçük bir havluyla da saçlarımı sardım. Odamdaki banyo oldukça büyüktü. Beyaz ve altın renklerle harmanlanmış bir dekorasyonu vardı. Tüylü beyaz halılara basıp, parmaklarımı oynattığımda sırıttım. Yumuşacıktı ve tüylü halılara basmak hoşuma gitmişti. Banyo kapısını açarak çıktığımda benimle beraber sıcak buhar da peşimden gelmişti. İki gündür duş alamadığım için kirlenmiştim, duş almak kendimi temiz hissettirmişti. Gardırobun kapaklarını aralayıp, ne giyeceğime baktığımda yüzümün düşmesi bir oldu. O kadar az giysim vardı ki çoğunu artık defalarca kez giymiştim. Neredeyse iki haftadır burada kalıyordum ve benim giysilerim ilk kaldığım evdeydi. Elimi siyah bir kumaş pantolona ve krem rengi ipek bir bluzun olduğu askıya uzattım. Park Soo Yun'la konuşmalıydım, onun evinde yaşayacaksam eşyalarımı getirmeliydim. Birden askıyı tutan elim havada kaldı. Ben; beni seven adamla, hoşlandığım adamla aynı çatı altında yaşıyordum. Yeni idrak ettiğim bir gerçekle yüzleşirken heyecanlıydım. Yukarıdaki çalışma odasında olmalıydı şu an ve merdivenlerin diğer tarafındaki tam karşı koridorumda onun yatak odası bulunuyordu. Birbirimize yakındık, hem de çok yakındık.

Askılardan giysilerimi alıp gardırobun ağır kapaklarını kapadığımda yatağa doğru ilerledim. Park Soo Yun'un beni sevdiğine inanıyordum ama sevgisinin büyüklüğü kafamda bazı muğlak noktalar yaratıyordu. Bu kadar kısa sürede beni sevmesini anlayamıyordum. Başımı omzuma doğru eğerek yanaklarımı şişirdim. Şirkette onunla ilk kez tanıştığımız anda resmen adama dibim düşmüştü. Çekik gözlü erkekleri hiçbir zaman çekici bulmamış olmama rağmen ondan etkilenmiştim. Tüm o kibirli ve soğuk davranışlarına rağmen ona karşı bir şeyler hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bu adamdan hoşlanıyordum, benim yerimde kim olsa ondan hoşlanırdı. O adam sadece yakışıklı değildi, çok daha fazlasıydı. Kafamın içinde tehlike çanlarının çalmasına neden olacak kadar tehlikeliydi. Onunla öpüştükten sonra bundan emin olmuştum. Tekrar öpüşmeyi istemenin çok ötesinde, Soo Yun'u istiyordum. Bu noktaya nasıl geldiğim  hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Zihnime sızmayı, en derin arzularımı uyandırmayı ve bir şekilde kalbimi ele geçirmeyi başarmıştı. Beni baştan çıkarmaya yemin etmiş günahkâr şeytanın tekiydi!

AŞK SINIR TANIMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin