10. İki Topuk Üstünde Bin Yalan

12.2K 1K 115
                                    

Tuğçe'nin dediği grubu tam olarak anlamasam da bana gönderdiği maili okuduğumda aydınlandığımı hissetmiştim. Güney Kore'de sevilen ve fanı olan bir sürü grup vardı. Bir nevi bizdeki fanatikler gibiydiler. Tek farkı bizler futbol takımı tutuyorduk, onlar ise müzikleri için ölüp bittikleri grupları ve bu eğlence sektöründe büyük bir alan kaplıyordu. Peki beni anlamamakta ve üstüne üstlük konuşturmamakta direten kimdi?

"Senin fikirlerini duymak istemiyorum, ofisgirl."

Çapkın bir gülümseme, etli vişne çürüğü renginde dudaklar ve çekik gözler bir bir zihnime sızarken Bay Park'ın masasının üstüne ellerimi dayadım.

"Dinleseniz olmaz mı?! Parlak bir fikir!"

Siyah dolma kalemini dudaklarının arasına yerleştirerek gözlerini kıstı. İnce ellerinden birini havaya kaldırıp, uzun parmaklarını şaklattı. Gözlerim ani hareketiyle kırpıştığında başını iki yana ritmik bir biçimde salladı.

"Galiba," Kalemi dudaklarından yavaşça çekti. Şaklayan parmakları omuzlarına gitti. "Omzum ağrıyor. Ofisgirl iş başına," dediğinde elimin altındaki kağıtları yırtmamak için tırnaklarımı avuç içime batırdım. "Başkanının omuzları ağrıyor, masaj yap."

Bön bön bakıp, elimin altındaki kağıtları kırıştırdım. "Masörünüz veya özel hizmetçiniz değilim!"

"Benim ofisgirl'üm, benim istediklerimi yapmak zorunda."

Bay Park gittikçe fazla olmaya başlıyordu. Yüzündeki o sırıtma yazı tahtasına sürtülen tırnaklar gibiydi, tüylerimi ürpertiyordu!

"Efendim," dedim dişlerimi sıkarak. "Şakanın sırası mı? Ben burada kendi fikrimi anlatacaktım."

"Hayır, omuzlarıma masaj yapacaktın, Masal."

"Bay Park neden beni dinlememekte ısrarcısınız?"

Ellerini ellerimin üstüne koyup, koltuğundan kalkarken bana doğru yaklaştı. Çekinmiştim, uzaklaşmak için hamle yapacağım sırada ellerimi sıktı. "Uçuk kaçık fikirlerinle beni etkileyemezsin, sadece delirtirsin." Gözlerimi masaya çevirdiğimde yaşadığım özgüven patlamasından dolayı utanç duyuyordum. "O da sinirden olur, Masal. Çünkü büyük gruplara yatırım yapacak durumda değiliz. Farkındaysan krizin eşiğine geldik."

"Sızdırılan bilgiler," diye söze başladığımda gitmemesi için bu sefer de ben onun ellerini kavradım. Gözlerim yavaşça ona kayarken dinlemesini umuyordum. "Veri tabanına erişebilen birileri tarafından yapılmış. Güvendiğiniz bir takımınız varmış, Bay Park. Onlarla yeni bir proje geliştirilmeli ve asla şirket bilgisayarlarına girilmemeli. Bakın bu krizi aşmanız için size yardım edebilirim. Kore'yi bilmem ama Türkiye'deki iş hayatı da çok zordur. Zekâ veya yeteneğin çoğu zaman önemsenmediğini anlayacak kadar tecrübe kazanmış biriyim." Ellerimiz birbirinden ayrılırken saygıyla eğilerek geri çekildim. Park Soo Yun düşünceli bir şekilde masaya kolları dayalı halde dururken toplantı salonunda çıt çıkmıyordu.

"Bay Lee, Bay Nam ve Bayan Ah dışındaki herkes çıksın!" Park Soo Yun sert bir sesle emrettiğinde salondan çıkmak için arkamı döndüm. "Sen kal, ofisgirl." Adım atmak üzere olan ayağım havada kaldığında ince bir topuk sesiyle yere bastım. Toplantı salonundan çıkmakta olan iki çalışan bana oldukça şaşırmış bir ifadeyle bakmışlar, daha sonrada selam vererek gitmişlerdi. O bakışlar beni yerin dibine sokuyordu, bir pislik gibi hissettiriyordu. Hâlâ bana güvenmeyen insanlar vardı ve Bay Park ne yaparsa yapsın bir hain olarak anılmaya devam edecektim.

"Benim kalmam uygun olmaz, efendim." dedim sırtımı dönerek. "Sizleri yalnız bırakmalıyım, biliyorsunuz hain olduğum söy-"

"Hain olmadığını kanıtlaman için sana bir fırsat veriyorum. Çoktan yeni bir proje geliştirilmeye başlandı. Bay Nam'ın daima bir B planı olur," Nam Joo Hyuk öksürürken afallamıştım. "Bay Lee önümüzdeki engeli neredeyse tespit etti, Bayan Ah çaylak grubumuzun çıkışı için her şeyi ayarladı."

AŞK SINIR TANIMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin