BÖLÜM 13 ∞♦ Abi ve Küçük Kardeş ♦∞

5K 296 119
                                    

|Bölüm 13: "Abi ve Küçük Kardeş" 👦👧

🔥

Sana sarılıp kazağını gözyaşlarımla dolduracağım, canım abim.❞

🔥

Göğsümün şişip kalktığını hissediyordum. Göz kapaklarımın altındaki mavilerimi, sağa sola döndürürken ışığı arıyordum, sonra rahat bir nefes alarak gözlerimi açtım.

Buğulu gözlerim etrafta yer edinirken ellerimi yere bastırarak doğruldum. Atlar kenarda çimen yerken nefesimi düzenleyip başıma saplanan acı kılıç darbelerini hissetmiştim. Elimi başıma götürerek ovaladım. Ayağa kalktığımda rüzgârın küçük hızı önümdeki saçlarımı geri atmıştı.

Gözlerim, Marcus ve Alaric'in geldiği yönde durdu. İkisinin iyi anlaşamayacağı uzaktan bile belliydi. Suratları buruşmuş, birbirine bakmıyorlardı.

"Uyanmışsın." dedi Marcus, yanıma gelirken.

"Nereye gittiniz?" dedim. Sesim sanki az önceki darbeyi yok saymaya çalışır gibi sakindi.

Marcus, gözleriyle Alaric'i gösterdi. "Komutanın çişi gelmiş," dedi.

Alaric homurdanarak, "Başka birinin de gelmişti." dedi imayla.

"Çişini sesli yapmıştın," dedi kızarak. "İnsan duyunca durduramıyor."

Alaric, ağzından bir şeyler geveleyip yanımızdan ayrılırken ben kıkırdayarak Marcus'a baktım.

"İyi misin? Rengin gitmiş." dediğinde kıkırdamamı durdurarak başımı salladım.

"İyiyim, kabus görmüştüm." dediğimde dikkatlice bana baktı.

Kabusumun gerçek olduğunu biliyordum. Böyle kabuslarım asla olmazdı. Gerçek gibiydi. Kükremesi, gözleri, kürkü, uçurum... Kabus değildi. Bir şey anlatıyordu ama ben anlamamıştım. Ne dediğini bile unutmuştum.

"Hadi gidelim. Akşama kalmak istemeyiz." diyerek atların yanından bize bağıran Alaric'e döndüm. Marcus, benimle birlikte oraya doğru yürümeye başladı. Atlara binerken sessizlik içinde ilerliyorduk.

Kabusu düşünmek istemiyordum ama rüzgarı gerçek gibiydi. Bana bakışları hemen hemen Swinyer'a benziyordu. Onu tanımıyordum. Ormanda öyle bir dişi aslana rastlamamıştım.

Kimdi? Ne istiyordu? Bu tür sorular kafamda dönüp duruyordu. Rüya da ne konuştuğumu hatırlamıyorum. Susuyordum. Marcus'un endişelenmesi an meselesiydi.

"Eliana," diye yanıma gelirken zaman durdu. Gözlerimi kırpmak istedim ama sağımdan gelen rüzgar ile atımı ve kendimi sola doğru çektim. Atım kişnerken ellerim dizginleri sımsıkı tutuyordu. Rüzgarın bitiş yönüne baktığımda küçük okun ağaca saplanmış haliyle göz göze gelmiştim.

"Neler oluyor?" diyerek Marcus'a döndüm. Gözleri etrafta okun geldiği yönde turluyordu. Alaric, kılıcını çıkarıp hazırda bekler gibi tetikteydi.

"Marcus!" dedim. Sesimin yükselişiyle çalılıktan çıkan siyah giymiş insanlar, etrafımızda dönmeye başladılar.

Marcus ve Alaric atlarından hızlıca aşağıya inerken bende onları takip ettim. Atımın yanında durup kavramaya çalışıyordum.

İnsanların belindeki kılıçlar avuçlarının arasındaydı. Yüzleri kapalıydı, sadece gözlerini görebiliyorduk. Rüzgâr anı bekler gibi durmuştu. Bizi öldürecekler miydi?

Thita - Yakut HançerOnde histórias criam vida. Descubra agora