BÖLÜM 16 ∞♦ Birleşme ♦∞

4.7K 287 66
                                    

Bu bölüm çok güzel... Çünkü Tryone'un ağzından yazıldı... Farklılık yaratmak istiyordum ve sırası geldi.

Ayrıca bu kitabı yazarken Shadowhunters dizisi izliyordum, baya uzun ve karışık bir diziydi ve sevdiğim karakterlerden biri ise Alec Lightwood'du. İşte kitabımı yazarken Marcus'u Alec'e benzetmiştim. Sadece biraz daha kalıplı ve kaslıydı :) Neyseki gözümde hiç değişmedi, Marcus olan Alec de... Sizce uyum var mı? 

|Bölüm 16: Birleşme"💪

🔥

Artık kimseyi tanımıyordum. Kime güveneceğimi bilmiyorum. Ama şunu asla unutmuyorum.
Ben hâlâ bendim.

🔥

Tyrone MYLESS:

Bu hayatta dostum olarak sadece Taylor önemliydi. Benim en yakın arkadaşım ve can dostumdu. Her kötü ve iyi günlerimde yanımda olmayı seven tek kişiydi. Babam ve annem bile bu kadar çok yakın değillerdi. Babam bir büyücüydü ve krallıklar için elinden geleni yapardı.

Birgün bizi bırakıp gitmiş, geri gelmemişti. Annem de gittiğini bile bile yas tutmuştu. Her gün pencerenin oraya oturur, onu beklerdi. Bu gidişle hasta olacağını söylemiştim. Ama dinlememişti. Babam için hasta olmuştu. Beni ve küçük kardeşimi düşünmemişti. Sırf bizi bırakan bir adam için hasta olmuştu! Düşündükçe sinir olurdum.

Bunun için ona küsmem lazımdı lakin o benim annemdi. Bizim için de pencerede bekleyebilirdi, bir bildiği olduğunu varsaymıştım, affetmiştim. Küçük kardeşim küs kalmıştı. O zamanlar küçüktü, anlamıyordu. Büyüdüğünde ona her şeyi anlatmıştım, buna rağmen kendi kafasına göre gitmişti. Kendi kendine annemi hor görmüştü.

Suçlu babamdı! Yaşadığımız onca sıkıntılar da yanımızda yoktu.

Annemin ölümünden sonra ben ve kardeşim kalmıştık ve babamın yaşadığını bilmiyorduk. Taylor ile karşılaşıp anlaşınca hayatım değişmişti, her şeyi onun için yaparken de kardeşim için de elimden geleni ardıma koymamıştım.

Uzun zamandır birbirimizi görmemiştik, birkaç gün önce karşıma çıkıp, "Ben kardeşin," diyerek başlamış ve şöyle devam etmişti. "Babamıza yaklaştım."

"Neden?" dedim buz gibi. ardındaki endişeyi ben yaşamıştım ama o fark etmedi. "Bulunca ne yapacaksın?"

Bana gülümseyip cevap vermişti. "İlk önce sarılacağım. Özlemimi gidereceğim. Sonra bizim için ölen çocukluğumuzun intikamını alacağım."

"Ne diyor lan senin ağzın?!" diye bağrmıştım. "Ne intikamı?"

"Sen de istemiyor musun? Annemiz onun yüzünden öldü, çocukluğumuz onun yüzünden yetim ve öksüz geçti! Hak ettik mi bunları abi? Hak ettik mi?" demiş ve hanın içinde beni öylece bırakıp kapıdan çıkarak gitmişti.

Hak ettik mi, diye sorup duran ben olmadığımı anlamıştım. Kendimi boşvermiştim, kardeşim bunları hak etti mi diye sormuştum. O hak etmemişti, o annemi ve babamı çok iyi anılarla biriktirmemişti. Acı çeken ya da duyguları öfkeyle yaşayan kardeşimdi ama arkasında hep ben vardım. Annemi tanıyordum, babamı tanıyordum ve bunların neden olduğunu, sebepsizce olmadığını anlayacak yaştaydım.

Thita - Yakut HançerWhere stories live. Discover now