BÖLÜM 45• GÜN 40'

45.4K 4.2K 6.5K
                                    

🎵Noelle Johnson- Broken  Karakterleri yansıttığını düşündüğünüz yerlere yazmayı unutmayın ♥

[Kırıldım. Sana iyi olduğumu söyledim. Ama bana inanmazdın. Eğer aklımdan geçen şeyleri bilseydin... 

Acı çekiyorum ama hiçbir belirti göstermiyorum. Çünkü teslim olmaktan korkuyorum. Yıkılmaktan ve zamanımı boşa harcamaktan. 

Şimdi, gelmen için yalvarıyorum. Gel ve beni yangından dışarı çıkar. Gel ve beni koru. Gençliğimde yaptığımız gibi. Lütfen, beni büyüt. En dipten zirveye çıkar. 

Beni küllerin ve dumanın içinden görebiliyor musun? Yalnızım. Çok uzun zaman oldu. Sevgiyi hissettiğimden, gülümsediğimden ve güçlü olduğumdan beri...

Yansımamla arkadaş olmadığımda ne yapabilirim? Sevgiyi senin anladığın gibi anlamıyorum.

 Bana yardım edeceğini söylüyorsun... Bana buna değdiğimi söyle ama biliyorum, bunu hak etmiyorum. Ama bunu hak etmiyorum. Senin için kolay. Mükemmel olduğunu biliyorsun. 

Ve senin eline ihtiyacım var ama elini yakmak istemiyorum.

Tezgâhta kan, sayfalarda gözyaşı var. Sana bir mektup yazarken hızlı bir şekilde siliyorum. Kırıldım ve yere serildim. Paramparça oldum ve şimdi yendim.

Çabuk gel. Çünkü içim yanıyor.]

Keyifli okumalar!

• • •

Afra Ahsen Çakmak / Tutsak 7

9 Haziran 2021

İkinci konservenin kapağını açarken tırnağım kırılsa da umursamadım. 

Tırnağımı parmağıma doğru bastırdıktan sonra kaşığı konservenin içine daldırdım ve kaşığı hızla ağzıma soktum. Bu akşam yemeğimdi ve artık sürekli aynı şeyi yemekten bok yiyormuş gibi hissediyordum. Yine de aldığım tadı umursamamaya çalışarak zorla yutkundum. Akşam, hatta belki de gece boyunca Ölüm'le konuşacaktım ve içimden bir ses, midemi sıkı tutmam gerekeceğini söylüyordu. Onunla konuşmak her seferinde midemi bulandırıyor, başımı döndürüyor ve bedenimi bir uçurumun eşiğine sürüklüyordu.

Gözlerimi kaldırıp diğerlerine kaçamak bir bakış attığımda Çağrı bakışlarımı yakalayıp kaşlarını çattı. Kaşığını ağzından çıkardıktan sonra, "Yani," dedi gözlerini televizyona çevirirken. Ekran hâlâ kapalıydı. "Saatlerdir susarak ne halt yiyoruz?"

Açıkçası bunu ben de düşünmüştüm fakat daha da derin düşününce, neden herkesin susmak istediğini anlayabilmiştim. Herkes duyduklarını kabullenmeye çalışıyordu. Belki geçmişi, belki de geleceği düşünüyorlardı. Birkaç cümle, birkaç kamera kaydı bu evdeki düzeni tamamen değiştirmişti.

Kahvaltıdan sonra Gökhan'ın yanına kalıp ona sarılmıştım ve anlattıkları için teşekkür etmiştim. Suçsuz olmadığını söylemiştim. İçten içe, biraz olsun aksini düşünsem de... Evet, polisi arayabilirdi fakat sırf bunu yapmamış olması bu eve tıkılmayı hak ettiği anlamına gelmiyordu. Bu yüzden suçsuzdu. Bu eve tıkılma konusunda, hepimiz gibi suçsuzdu. Hapsedilmeyi hak ediyor olsaydık, o kadının kafasına silahı dayayıp ateşlememiz gerekirdi. Ya da onu çatıdan aşağıya bizzat itmemiz.

Adalet böyle durumlarda konuşmaz mıydı?

Gökhan buraya tıkılmayı hak edecek kadar suçlu değildi. Benim gibi. Ne kadını çatının üstünde otururken görmüştüm ne de bana seslendiğini duymuştum. Berbat bir gün geçiriyordum. O kadar berbat bir gündü ki kulaklarım dış dünyaya kapanmış, kendi içime çevrilmişti. Son ses dinlediğim müziğin sözlerini bile ayırt edememiştim belki de. Kadını nereden duyacaktım? 

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin